Başlangıçların telafi edilemezliği

     İlk yazımı sunuyorum. Oldukça heyecanlı ve bir o kadar umut doluyum. İsmiyle müsemma bir blog olsun ve içimi dökeyim, yeri geldiğinde kafamı kurcalayanları, yeri geldiğinde mutluluklarımı ve hüzünlerimi... Eğer bir şekilde başarabilirsem tüm bunları, eminim hepsinin yeri gelecektir. İlk yazıda ne yazılır hatta genel olarak ne yazılır pek bilmiyorum. Öğrenmek için de burdayım aynı zamanda. Hepsi zamanla olur inşallah diye düşünüyorum. Büyük bir hevesle başlayıp sonradan her zaman olduğu gibi sıkılmak ve bırakmak istemiyorum. O yüzden sanırım biraz sakin sakin yürüyerek devam etmeliyim yoluma, ki yol uzasın da uzasın. Koşmaya başlarsam çarcabuk bitmesinden korkuyorum. Bu nedenle hakkımda bilinmesine çok da lüzum olmayan ama kafalarda 'acaba nedir, nedir, nedir?' diye bi soru oluşmasın diye yazımı ufacık bir otobiyografi de denmez buna ya neyse, öyle bir şeyle sonlandırıyorum. 
     21 yaşında, memleketimizin bir üniversitesinde ilahiyat 2. Sınıf öğrencisi olarak öğrenimini sürdürürken açıköğretim ikinci üniversite olarak da medya ve iletişim okumaya çalışan -eğitim işleri biraz karışık, bence bunun bi önemi yok- kendi halinde, amaçlarını belirlerken neler yapması gerektiğini bilmeyen, çabuk sevinen, çabuk üzülen, sıkılgan aynı orantıda da eğlenceli, hayatına yenilik girmesinden hoşlanmadığını zanneden ama özünde yeni müziklere, kitaplara, mekanlara, insanlara ve daha birçok şeye -kalbi ısındıysa şayet- hemencecik kendini kaptırabilen, hakkında çok fazla şey bilinmesine gerek olmayan, kimine göre oldukça sıradan kimine göre ilginç ve sıradışı; kendine göre ne olduğunu pek belirleyemese de acziyetinin farkında ve yeteneklerinin bilincinde bir insan. Umudu güzel işler yapıp güzellerden olabilmek. Büyük bir aksiyon bu, yasadışı bir macera. Kim iddia edebilir yaşamın sıradanlığını? Üstelik devasa bir güneş her gün, bıkmadan usanmadan küsmeden doğup batıyorken, onun dostu sevimli ay, geceleri minik yıldız arkadaşlarıyla bizi aydınlatıyorken. 
     Giriş, gelişme ve sonuç olmadan yazı nasıl yazılır öğrenmiş bulunmaktayız. Dünyanın en gereksiz yazısını okumak zorunda kaldığınız için çok üzgünüm, dediğim gibi halledicez. Hep zaman ve fazlasıyla tecrübe. Teşekkürler ve hoşça kalın, hoşça tutun yüreğinizi.

Yorumlar

  1. "Acziyetinin farkında ve yeteneklerinin bilincinde" ifadesi çok hoşuma gitti. İkisini dengelemek zordur.. (: Yazmak zor meslek.. Yazıları sunmak ise cesaret gerektiriyor sanırım, öyle olmasaydı bunca yıldır kendime yazıp da defterlerimde saklamazdım. Çok güzel bir adım atmışsın hayırlı mübarek olsun. (:

    YanıtlaSil
  2. Nasıl başlama kararı aldığını (yazma) bilmek isterim. (:

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı ifadeler sözle değil yürekle gösterilir, umarım yazdığımı yaşayabiliyorumdur. Teşekkür eder ve hep birlikte yaşayabilmeyi temenni ederim :) Esasında cesaret dediğimiz kavram çok da uzağımızda değil. Yalnızca içinize dönün, eminim orada bir yerlerde bulacaksınız. Bu yazmaya başlama serüveni biraz uzun sürecek sanırım. Yorumdan ayrı bir yazı çıkacak. O yüzden senin için de uygunsa bir sonraki yazıyı bu serüvene ayırayım ve daha detaylı bilgilendireyim. Belki bir ufacık detay, farklı heveslere vesile olur :)

      Sil
    2. Tabi çok mutlu olurum (:

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda