Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşadıklarımız

   Yazılacak milyon şey birikiyor ve ben derli toplu bir düşünce serisi oluşturamıyorum. Çünkü insan evvela kafasını toparlamalı, bir çöplükte yapboz parçalarını bir araya getirip yapbozu tamamlamak ne kadar zorsa benim yapmaya çalıştığım şey de o kadar zor. Belki biraz daha fazla bile. Yine de bir şekilde dağınık da olsa kafamdakileri yazıya dökebilmeyi umuyorum. Bu yaşadıklarımız birçok şeyi değiştirdi hayatlarımızda. Çoğu kötü gibi dursa da iyi anlamda da farklılıklar oldu. Yine de başlı başına hoş olmayan bir olay ve inşallah bir an önce atlatırız.    Asıl olarak anlatmak istediğim olay, bu olağanüstü durum halinde neredeyse hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Bunlardan en bariz olanı ve can yakanı sanırım camilerin kapatılması, Cuma namazlarının kılınamaması –bugün yapılan uygulamanın amacına dair en ufak bir fikrim yok, gerçekten insanlara bunu yapmanın gereği var mıydı dediğim bir olay- kandilin tam manasıyla hissedilememesi, Kabe’de ibadet yapılamamas...

Üzüldük ve sevindik

   Selamlar, tamamen sıkıntı odaklı, bir yazı girişiminde bulunuyorum. Günlükvari bir üslup olacak. Yazı öncesi gereksiz bilgilerimizi verdiğimize göre yazı gelsin. Hayırlı hafta sonları.     Okulların üç hafta tatil olmasıyla birlikte derin bir boşluğa düşmüş bulunmaktayım. Utanmasam depresyona gireceğim. Arkadaşlar üç haftadan bahsediyoruz. 3. ÜÇ. Yani toplamda 21 gün. Hafta sonunuda ekle, 23. Hani bir ay deseler o 23 gün hiç kırılmaz, kendisine ay dendi diye hiç kızmaz, öyle bir sayı. Okulu çok sevmeyen -hiç sevmeyen- biri olarak buna bu kadar üzülmemin sebebi tam olarak nedir ben de bilemiyorum. Belki de hayatımda bir şeylerin düzeninin değişmesinden hoşlanmadığımdan. Ya da o üç haftanın telafisini bir şekilde yaptıracaklarından. Bundan dolayı da her şeyin katlanarak artacağı ve erteleneceği düşüncesi. Bilemiyorum, yüksek ihtimalle hepsi. Alınan tedbiri çok yerinde bulmakla beraber süreç beni epey üzüyor. Herkes evine barkına doğru gitti ya da gidiyor ya da...

Kıymetlendirme politikası

   Güzel pazarlar. Günün anlam ve önemine binaen şükür ve biraz da eleştiri içerikli bir yazı paylaşmak istedim. Bu yazacaklarımı bir kadın olduğum ve bu hususta linç yemeyeceğim rahatlığıyla yazıyorum. (Hitap ettiğim kişi sayısı da 5 falan çok şükür. Bunun da rahatlığı var biraz.) Esasında çok büyüttüğüm ve üzerine yazı yazacak önemde görmediğim bir gün bugün. Zaten yazıyı da güne değil gün için yapılanlara yazıyorum. Başta bakınca böyle bir gün sevimli gibi duruyor. -günün bir şekilde belirlenmesine sebep olan olaylar göz önünde bulundurulunca anlamlı da belki- Netice itibariyle kadınlara değer vermenin bir özeli. Emeklerini göz ardı etmemenin. Fakat tam karşılığı gerçekten öyle mi emin değilim. Şöyle, mesela ben kadının kendisini gerçekten bu kadar pohpohlamasını, sırf cinsiyeti bakımından pohpohlanmasını mantıklı bulmuyorum. Elbette ki sayılabilecek onlarca değer yargısı var. Anne olmak bunların en güzeli mesela. Sonra kadın olmak, ne bileyim zaten birçok şeyi başarmak eze...

Ziyade

   Olaylar her zaman bir sonucu doğurmaz, bazen de sebepleri doğururlar. Bunu incelikli olarak bir düşünelim.    Arkasını döndüğünde annesiyle göz göze geldi. Yanı başında henüz 3'üne giren kızı duruyordu. Omuzlarındaki yük sadece onda değildi, yine de sadece ona yüklenmiş olanları da vardı. Evet şehit herkesindi, herkesin canı yanıyordu, bu acı ortaktı. Fakat herkesin karşısında dik duracak olan, herkesi teskin edecek, yüreklerinin feryadını dindirecek olan bir tek kendisiydi. Bunu iyi biliyordu çünkü en güçlü olan ve olmak zorunda kalan hep o olmuştu şimdiye dek. Bazı şeyler insanın üzerine adı gibi yapışır ve ömrü boyunca onunla kalır. Bu da öyle bir şeydi.     Meryem çocukluğundan beri hep sakin, soğukkanlı, metanetli biriydi. Yedi yaşındayken babasını kaybettiğinde ağlayamamıştı çünkü. Anlayamamıştı çünkü babasını nasıl kaybeder insan. Sonra çok ağladı kuytu köşelerde, her gece düşündü babasını, ama bir kez ağlamadığını görmüşlerdi işte. Ondan s...