Kıymetlendirme politikası

   Güzel pazarlar. Günün anlam ve önemine binaen şükür ve biraz da eleştiri içerikli bir yazı paylaşmak istedim. Bu yazacaklarımı bir kadın olduğum ve bu hususta linç yemeyeceğim rahatlığıyla yazıyorum. (Hitap ettiğim kişi sayısı da 5 falan çok şükür. Bunun da rahatlığı var biraz.) Esasında çok büyüttüğüm ve üzerine yazı yazacak önemde görmediğim bir gün bugün. Zaten yazıyı da güne değil gün için yapılanlara yazıyorum. Başta bakınca böyle bir gün sevimli gibi duruyor. -günün bir şekilde belirlenmesine sebep olan olaylar göz önünde bulundurulunca anlamlı da belki- Netice itibariyle kadınlara değer vermenin bir özeli. Emeklerini göz ardı etmemenin. Fakat tam karşılığı gerçekten öyle mi emin değilim. Şöyle, mesela ben kadının kendisini gerçekten bu kadar pohpohlamasını, sırf cinsiyeti bakımından pohpohlanmasını mantıklı bulmuyorum. Elbette ki sayılabilecek onlarca değer yargısı var. Anne olmak bunların en güzeli mesela. Sonra kadın olmak, ne bileyim zaten birçok şeyi başarmak ezelden alnımıza yazılı gibi anlatabiliyor muyum?
   Demek istediğim, insan genelinde baktığımızda, her bir bireye sırf 'insan' gözüyle bir değer biçtiğimizde zaten herkes kendi dünyasında eşsiz ve benzersiz. Kadınlık ya da erkeklik, çocukluk ya da yaşlılık bir kriter değil bu açıdan. Bu yüzden birisine özel bir anlam yüklüyorsak bu vasfından, karakterinden, ne bileyim belki yeteneğinden olmalı. Ona gerçekten bir özellik hissi vermeli. Mesela bir erkek neden baba olabilme potansiyelinden dolayı kutlanmıyor bu durumda. Babalık annelik kadar değerli değil mi gözümüzde? Hep demez miyiz annen mi baban mı sorusuna; ikisi de. Geçelim. 
   Kendimi daha açık ifadelerle anlatmaya çalışayım. Farkındayım kadın olmak dünya üzerinde şimdiye dek çoğu kez zor olmuş. Çoğu kez örselenmiş kadınlar ve hala da böyle örnekler görüyoruz ne yazık ki. Hep de zor kalacak gibi görünüyor -gelişememişlik dünyanın ortak kaderi- Fakat benim anlayamadığım kısım, sanki kadınlar kendilerini bir şeylere ispata mecburmuş gibi, hayatta her şeyi erkekler gibi yapmak zorundaymış gibi hissettiriliyor. Bunu gerçekten hisseden kaç kişi var merak ediyorum. Bir de hissetmek zorunda bırakılan kişi sayısını. Bana öyle geliyor ki bu dayatılan şey kadını hayatta var olmak ve var kalmakla ilgili cesaretlendirmek değil, bunu hali hazırda yapıyorken böyle değilmiş gibi lanse edip böyle olmasını isteyen bir sistem. Zaten biz her şeye rağmen hep ayaktayız, hep hayatın içinde ve ortasındayız. Cinayetlere, tacizlere, yaptırımlara başımızı eğmeden devam ediyoruz. O yüzden neyin çabası bu anlayamıyorum. 
   İnandığım şey şu ki, kimseyi kimseye benzetmeye çalışmadan, herkesi kendi kulvarında değerlendirirsek, bir altlık üstlük mevkisi barındırmadan her şeyi halledebiliriz. Biliyorum bu değeri vermeyen bir sürü aşağılık insan var. Fakat o bazı güzellikleri hayatında yer ettirememiş birtakım kişilerin vermediği değeri kendi kendimizi yücelterek değil, kendimize verdiğimiz değeri başkalarına da vererek kazanabiliriz gibi geliyor bana. 
   Bugünü kutlamak değil, diğer özel günlerde olduğu gibi bugünü bir fırsata çevirmek adına kutluyor gibi gözükmek benim sinirlerimi bozan. Esasında mevzu umrunda olmayan bazı kişiler, kuruluşlar da bundan yararlanmaya çalışıyor ben buna üzülüyorum. Kadının hayattaki yerini erkekle eşitlemeye çalışmak değil, kadını hayatın ortasına bir obje gibi yerleştirmek çünkü bazılarının isteği. Ben buna kızıyorum. 
   Her neyse umarım meramımı dile getirebilmişimdir. Emekçi ve daima emeğinin ardında olan kadınların, anadolu kadınının, analarımızın, kardaşlarımızın, cümlemizin kadınlar günü kutlu olsun. Değer yargılarımızı yaygın fakat anlamsız dile göre değil, yüreğimize göre belirleyelim. Güzel günler. 
   (Yazıyı teknik arızalardan dolayı gece paylaşıyorum, yani şu an aslında 9 Mart. Yazının bir önemi kalmadı.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda