Yol hikayesi diye başlayan yazı

   Uzun bir aranın ardından yeniden yol hikayeleriyle karşınızdayım. Radyo spikeri gibi başladım yazıya, e yolda radyo dinleniyor. Trt türkünün frekansındayız. Yollarda bazen çekmiyor o yüzden ara ara gidiyor gerçi ama olsun. Zaten benim anlatacağım şeylerle bunların bir ilgisi yok. Sonra ilgilendiredebiliriz belli olmaz. Yolumuzun üstünde harika manzaralarla karşılaştık çok fazla. Öncelikle Eğirdir gölü kenarı boyunca epey gittik. Sonra yağmurlu güneşli birkaç dakika geçirdik. Akabinde göğün kuşağını beline narince taktığına şahit olduk. Şimdi de artık yazı yazmam gerektiğini bana hissettiren yerlerden geçiyoruz. Ova buralar hep. Sarıyla yeşilin mükemmel uyumu var, kahverengi toprağın üzerinde. Gökte mavilikler beyazlıklarla dost olmuş. Berrak bütün renkler. Nasıl güzel kainatın her bir tonu. Evler toplanıp minik minik köyler oluşturmuş. Aralarında çok mesafe yok. Biraz daha yol gidiyoruz, uzakta bir köy daha var. Diğerlerine mesafeli durmuş. Önü tamamen açık. Hani filmlerde oluyor ya kız koşuyor tarlaların arasında, önü alabildiğine ekin. Burası da öyle işte. Hayallere daldım böyle geniş bir toprak görünce. O kız benmişim. Hiç köyden çıkmamışım daha önce. Köy benim hayatım, hayatım bu köy kadarmış. Bu yazılması gereken bir hikayenin konusu. Ancak şimdi yazılamayacak olan hikaye. 
   Yolda sürekli bir yer görüp çok beğenerek "baba bak burası tam yaşanılacak yer" "anne baksana ne güzel buraya mı yerleşsek" gibi cümleler kuruyorum. Zaten ben hep yapma ihtimalim olmayan cümleler kurarım. Olsun, olmayacağı da ne belli sonuçta. Olmadığı vakit konuşuruz onu da, şimdi tadımız kaçmasın. Yolda insan çok farklı şeyler geçiriyor aklından. 
   Ve yarım kalmış bir yazı daha, fakat bu kez tamamlayacağım çünkü yarım kalmaktan usandım artık. Yazının kalanını yol bitmiş ve birkaç gündür evin tadını çıkarmış şekilde oturduğum yerden yazayım madem. Neredeyse her aklına eseni yapmak da iyi bir şey değil sanırım çünkü insanın hayatında bir disiplin olmuyor. Canım isteyince yazıya başlıyorum canım isteyince bırakıyorum, özgürlükmüş gibi görünüyor uzaktan ama yazılarımı tamamlamamak benim için büyük bir eziyet. Kendimi bir şeylere zorlamadığım zaman hiçbir şey yapmıyormuşum gibi hissediyorum. Oysa ki yapmam gereken milyon şey var ve bir şekilde kendimi ikna etmeliyim buna. Basit gibi görünse bile bunu hallettiğimde hayatımda birçok şeyin daha iyi olacağına inanıyorum. Olmasa da denemiş olurum kaybettiğim bir şey olmaz. O yüzden şimdi burada buna karar vermiş olduğumu bildireyim. Yazılarım yarım da kalsa bir şekilde tamamlamaya çalışacağım. Çok kötü bir yazı olursa -ki muhtemelen öyle olanlar çok fazla olacak- paylaşmam, durur bir köşede. Fakat tamamladığımda içime sinerse paylaşırım. Her seferinde düzenli blog yazısı paylaşmaya başlayacağım diyorum ama sonra savsaklıyorum, farkındayım. Yine de insan her seferinde kendine yeni sözler vermekten geri durmuyor. Çünkü neden dursun. Çünkü durursa artık hayata dair hiçbir şey yapmıyormuş gibi hisseder. Kendine verdiğin her söz aslında hayata tutunmak için atılan bir adımmış gibi geliyor bana. Sadece bana öyle geliyor da olabilir en nihayetinde. Olsun. Bunlar hep sadece bana öyle gelse bile benim böyle yaşamama vesile oluyor işte. Ne dediğimi ben de anlamadım bu faslı geçelim. Bu yazı yol hikayesiyle başlayıp kendini avutma hikayesi olarak son bulmuş oluyor. Kendimizi avutalım arkadaşlar, insan kendini avutamazsa onu kimse avutamıyor zira. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda