Bu gece tutmayın beni
Güzel geceler, tabii böyle bir şey mümkünse demeyeceğim ama. Çünkü neden mümkün olmasın. Mümkünlüklerin bulunduğu bir evrende yaşıyoruz çok şükür. Bu yazıyı, bu saatte birden yazı yazma isteğime vesile olan kadirşinas, kadim dostuma ithaf etmek istiyorum. Saat 01.16 ve yazılarımı istediğim herkese ithaf etme konusunda kendimi yeterince özgür hissediyorum. Hatta bu kadar özgür hissedebildiğim bir başka konu var mı emin değilim.
Geçen gün bir arkadaşıma; beklenmedik bir olay gerçekleşmediği sürece bir sonraki yazım araştırma yazısı olacak sanırım, demiştim. Beklenmedik olaylar daima gerçekleşir çünkü insan hayatta her şeyi her an nasıl beklesin. Bundan dolayı belirli bir konu yok ama bugün gelen haberler ve son zamanlarda yaşananlar çerçevesinde bir yazı gelişecek.
Öncelikle bu 2020 ne kadar düğün dernekli geçen bir yıl oldu böyle maşallah. Adeta çevremdeki herkes anlaşıp 2020'nin muhtelif zamanlarında evlenelim-nişanlanalım diye sözleşmiş gibi. Sürekli bir müjde, görme gitsin. Bugün de haberini merakla beklediğim bir arkadaşım kınasına davet etti şükür. Seviniyorum da ha bir yandan, çünkü insanın hayatını birleştireceği, aynı evi kullanma zahmetine girişebileceği, yeri geldiğinde aynı battaniyeyi paylaşacağı biri diyorum yani, bulması gerçekten olağanüstü güzel bir olay gibi geliyor bana. Mesela ben şimdi yarın öbür gün evlenecek olsam annemin bana emek emek ördüğü kareli battaniyeyi bir başkasıyla mı paylaşacağım? İşte bakın söylerken bile bir garip oluyor insan. Bu yüzden ihtişamlı bir olay tam olarak. Neyse evlilik olur gider ama mühim olan o yolu yürürken birbirine neler kattığın, yoldan çiçekler mi devişiriyorsun yoksa dikenler mi saçıyorsun ayak altına, yolun hakkını yeterince idrak edemediğinde karşındakinden yardım istiyor musun, hem o sana istemeden önce bile yardım ediyor mu hemencik. Bunlar mühim şeyler arkadaşlar. Ünlü düşünür ne demiş, yola bakcen, yola bakcen, yola bakcen. Yola bakacağız muhakkak ama gözlerimizi birbirimize çevirdiğimizde "nasıl güzel yürüyoruz ama" enerjisi alamadıktan sonra, yola beraber bakıyor olmanın bir anlamı var mı sahiden. Belki vardır ben bu işlerin cahiliyim buralarda ahkam kesiyorum ama sorun bakalım bu kızın hayatında her şey nasıl ilerliyor. Sorun da cevabını alamayın, çünkü bunlar özel birtakım konular ve burası her ne kadar kişisel bir blog olsa da her şey öyle her yerde söylenmez. Sonuçta okur sayım üç bile olsa, o üç kişi zaten beni biliyor. Ama bu alenen bir açıklama yazısı olsaydı belki okur sayım yirmi olduğu zamanlar geldiğinde hakkımda yanlış bilgiler edinilmiş olacaktı. Üstelik o zamanların gelmesi belki uzay çağına filan denk gelecek, belki ben görmeyeceğim bile o günleri. Yine de ölmüş bir insanın hakkında böyle şeyler düşünülmesi hoşuma gitmez nihayetinde. Ve bahsetmek istemediğim bir konu için neden bu kadar çok uzun cümleler sarf ettim hiç bilmiyorum. Yoksa bu bir suçluluk psikolojisi mi? İşte bunu da bilemeyiz. Buradan konuyu şuraya bağlamak isterim, mesela yıllar önce bir yazar bir fikir ortata atmışsa, sonra o fikir insanlara çok mantıklı gelmişse, fakat yazar ölmeden evvel o fikrini değiştirmiş ama kimseye bunu söyleyememişse, yine de 'bak koca yazar bile böyle söylemiş, ben neyime konuşuyorum burda' denilebilir mi gerçekten? Bunu daima merak etmişimdir. Hayır ben üzülürüm çünkü öyle şeylerde. Sen tut koca koca kitaplarınla insanlığa yön ver, sonra tut o fikirlerinden cay, sonra bunu kimse bilmesin. Olur mu canım öyle şey. Herkes sözünün ardında durabilir mi lütfen bir dakikacık olsun. Sonra yine ayrılırsınız çok isterseniz. Bu konuyu sonuca bağlayamıyorum çünkü sonuç yok. O halde geçelim.
Köyden yeni geldik ve köyde yapılacak işler listesi siz üzerine koca koca tikler bile atsanız asla bitmiyor. Öyle bir liste ki bu, görünürlüğü salt okunur ama herkes tarafından görülebiliyor işte. Var olduğu kesin gibi ama bir kişi çıkıp yok dese belki o iş yapılmayacak. Kimse de demiyor ama işte. Bu koşuşturma içinde elbette yeni yazı yazmak şöyle dursun, durup da kendi kendime bir nefes bile alamadım heralde. Yine de düşünmek daimi bir eylem olduğu için hep düşündüm. Zaten gereksizce hep düşünürüm. Sanki bir şey oluyormuş düşününce gibi. Bu da bizim kusurumuz olsun ne diyelim. Köyde her şey nedense normalin dışında gibi geliyor bazen bana. Bunu küçükken idrak edemezdim. Küçükken zaten neyi idrak ediyordum merak ediyorum. Fakat büyüdükçe işlerin çığırından çıkmasıyla, insanların çoğalan beklentileriyle, ayıp olur öyle olmazlarla başbaşa kalmak beni yıprattı da yıprattı. Halihazıda yıpranan, annem, teyzem, yengem gibi şahısları gördükçe de bir miktar sinir bastı. Çünkü arkadaşlar ben sinirlenirim. Gerçi benim sinirim saman alevi gibidir, söndükten sonra küllerin içinden yeniden doğduğumda her şey için çok geçtir. O yeniden doğuşla yeni bir vicdan azabı edinirim nur topu gibi olmasa da. Böyle şeyler yüzünden yapmak zorunda olduğum ne varsa yapmak zorunda olmayacağım hayatımın evresine geçmek elbette en doğal hakkım diye düşünürüm. Ne zaman geçeceğimi, nasıl geçeceğimi, hatta geçip geçemeyeceğimi bile bilmez halde bir de. Neyse bunlar olur olur gider diye düşünürüm sonra. Neler olup olup gitmiyor ki zaten.
Şimdi düşüneceğim daha mühim ve hayatıma dair daha gerçekçi meseleler var. Öncelikle son senem olmasından mütevellit bir tez yazım süreci, bir okul yılı bitirme süreci olacak. Ayrıca kendi kendime yetemeyip ve de yetinmeyip üçüncü üniversite olarak sosyolojiye başlama gibi bir girşimim var. Yine her zaman olduğu gibi beklenti içinde olan ailemi memnun etmek için ve de sene kaybetmesem benim adıma da çok iyi olacağından kpss ve akabinde ales gibi sınavlara hazırlanma sürecim var. Tüm bunları ifa ederken kendime olan özsaygımı ve kendimi geliştirme uğruna harcadığım çabaları yitirmemem gerektiği gerçeğini atlamamak gerekiyor. Böyle şeyler var ve daha bir sürü şey. Tüm bunlarla güzel gecelerimizi mahvettiğim için, evlilik sezonu hala bitmediği için, insanlar hakkında bazen ileri geri konuştuğum için ve dün kırdığım cam şişe için hepinizden özür diliyorum. Güzel dileklerde bulunarak kendimi affettirebilmeyi umuyorum.
Hayatınızdaki o belki de mihenk taşı olacak şahsı en uyumlu ve hayırlı zamanda bulmanızı, beklenti içinde olan insanları mutlu ederken kendi içinizde olan fırtınaları da dindirmeyi öğrenmenizi, hayatta 'acaba olur mu' diye başladığınız her şeyin sonucunun harika olmasa bile 'en azından denedik' diyerek kendinizi denemekten hiç vazgeçmemeye ikna etmenizi temenni ediyorum. Bunları elbette kendim için de ediyorum. İnsan evvela mümin kardeşi için istermiş, önce sizler için sonra kendim için aynı şeyleri istiyorum. Hoşça kalmayı unutmayınız.
Yorumlar
Yorum Gönder