Gitme*

    Hani bazı gidişler vardır. İnsanın yüreğini buran. Geri dönülmez bir gitmektir ve şüphe yoktur böyle olduğundan. Ben tam öyle bir günde gitmek istiyorum bazen. Öyle bir gidişle. Adımı unutayım, kendimi kaybedeyim gibi değil ama. Tüm geçmişimle, özümle gitmek istiyorum. Gittiğim yerde düşüneyim de, seveyim de, heves de edeyim belki ama bazı şeyler hiç aynı olmasın istiyorum. Kendimle olan kavgam bitsin. İçimin savaşı dindiğinde dışımdakiler de diner belki ama emin olamıyorum. O yüzden kesin çözüm gitmek. Kalmak da çözümdür bazen evet. Kalıp daha çok savaşmak, mücadelenin merkezine varıp kazanmaya azmetmek. Fakat bunun için gücüm kalmadığını hissediyorum çok kez. Denedim olmadı, belki de hiç denemedim, belki de olacak gibi değil bunları da bilmiyorum. Gitmek dedikse böyle pılısını pırtısını toplayarak gitmek bir de. Ardında kalanlara bir anı bırakmamaya özen göstererek. Çünkü her zaman gidenler en çok üzülenler değildir. Kalan daha çok üzülür, yanında yöresinde hep bir anı vardır çünkü, o yaşanmışlıklar her yanı sarar, kırık bardak tutmaya benzer arkada kalmak. Elin kanlar içinde kalır ama sen yine de tutarsın o bardağı. Niye tutasın demeyin şimdi, tutmak zorundalığını hisseder çünkü insan. Hele bir geride kalın anlarsınız. Şimdi konumuz kalmak değil gerçi gitmek. 

   Gidişin bir güzelliğe vesile olmayacaksa gitmenin bir anlamı var mıdır diye düşünüyorum bazen. İnsan ya kendi iyi olsun diye ya da sevdiği iyi olsun diye gitmek ister. İşin arka planını sorgulamayın. Böyle düşündüğünden gitmek ister sadece işte. Ama ya her şey daha kötü olacaksa gidince? Yine de gitmek çözümdür diyebilir miyiz? Bunların cevaplarını ben bilmiyorum. Bilsem bu yazıyı da yazmaya cesaret eder miydim, sanmıyorum. Dediğim gibi, yalnızca bir his var içimde. Bu arada bir kafa karışıklığına daha açıklık getireyim. Gitmek öyle her zaman bir mekanı, bir insanı terk etmekle olmaz. Gitmek bazen bir hissi terk etmekle, bazen bir anıyı geride bırakmakla, bazen bir fikri hayatından çıkarmakla olur. Hem o bazenler başka şeylere de dönüşür bazen. Gitmek kişiye has bir eylemdir yani. Herkesin gitmesi başkadır, parmak izlerinin başkalığı gibi. Her gitmek aslında gitmek de değildir mesela. Şair de demiş ya, ardında bir sürü şey kalır. Her gidiş toptan gidiş de değildir. Bazen dönmek için gider insan. Daha güzel şeylere vesile olmak için önce gider, sonra daha güzeller için geri döner. Benim asıl anlatmak istediğim dönüşü olmayan gidişler. Hani eminsindir gitmekten. Hani kendinden şüphesi yoktur gidenin. Hani gidilen memnundur gelenden. Her şey nettir, belirsizlik yoktur ortada, mutluluk da hüzün de birdir. Hiçbir şey aslında olmadığı gibi görünmemektedir. İşte insan o zaman "tamam" der. Bu gerçek bir gidiş. Ardına bakmadan, dimdik bir yürüyüşle, gerçek bir bilinçle gidiş. Böyle bir gitmek istiyorum ben de. Sormayın şimdi sen bu kadar nerden, neyden, kimden gitmek istiyorsun diye. İşin iç yüzünü belki ben bile tam kavrayamıyorum. He bir de bu kadar istiyorsan neden gitmiyorsun diye de sormayın. İnsan ha dedi mi ha geliyor mu saniyesinde. Her şey zamanını bekler. Elbet yazılmıştır bizim gidişimizin vakti de. Belki bir gün gerçekten gitmenin ne hissettirdiğini yazarım belli mi olur. Ya da bir gün arkada kalanın ne hissettiğini yazarım. Elimizde bir defter yok ki tüm bunları bilelim. Talimatlarla yönetilmiyoruz ki tüm bunlara düşünmeden, hissetmeden karar verelim. Böyle olmasa yaşamanın bir anlamı kalmazdı zaten. Ne gitmenin bir adı olurdu, ne kalmanın bir sancısı. 

   Gidenlerin gittiği yerde aradığını bulması, kalanların gidenlerin ardından uzun uzadıya bakmaması, yaşanan her şeyin bir amacı olduğunun unutulmaması temennisi ile.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda