Ayın altında bazı anılar

  Bugün kırlangıçlarla şöyle oturmuş güzel bir hasbihal ediyorduk. -keşke gerçekten şöyle oturup hasbihal etsek biraz- Tamam ben kendi kendimle muhabbet ederken kırlangıçlar gökte hızlı hızlı uçup süzülüyorlardı. Her akşamüstü bu şölen gerçekleşiyor, acaba neden böyle harıl hurul gökte uçuşuyorlar? Baş döndürücü bi güzellik. Gerçek anlamda baş döndürücü yalnız, birini yakalamaya çalışıyorum mesela ama hooop kaybolup gidiyor, sonra bi başkasını takibe başlıyorum, o da kayboluyor hızla, o kadar fazlalar ki gözleriniz kamaşıyor bir süre sonra. Fakat hayatımda gördüğüm en güzel manzaralardan biridir bu. Güzel olan şeyler genelde yorar zaten, en azından benim hayatım için öyle. Olsun, sevmediğimiz şeylerle yorulmaktansa sevdiklerimiz için canımızı verelim düsturuyla hayata devam edelim. 

   Ne zamandır bloga yazacağım ama tahmin edin hep ne oluyor, tabii ki hep yarım kalıyor yazılarım yahut hiç başlayamıyorum yazmaya. Artık bu cümleleri okumaktan sıkıldınız muhtemelen, çünkü insan sürekli aynı şeylerden bahsetmez ki be arkadaş, biraz gündemi değiştir değil mi? Elde olanla yetinmeyi bilen biri olarak bu konudan çok muzdarip olduğumu söyleyemeyeceğim. Sıkılmasına sıkıldım tabii o ayrı konu. Bir de yazamamakla ilgili şöyle bir durum var. Yazacaklarım bazen çok özel, çok bana kalması gereken şeylermiş gibi hissettiriyor. Toplumsal sorunlar ele almıyorum elbette her zaman, yine kendi hayatımla ilgili, fikirlerim, hislerimle ilgili yazıyorum. Yazmamın olayı bu, blogu bu yüzden açtım. Yine de bazı şeyler sadece benimle kalsın istiyorum. E bu da normal. Öyle olunca da yazamıyorum. Yazsam da paylaşamıyorum. Bahane üretiyorum arkadaşlar beni boşverin. Buna rağmen kaliteli bahane ürettiğimi de inkar etmeyin. Şimdi uzun zamandır içimi kemiren bir konudan bahsedelim biraz da. 

   Hikaye denemeleri yapmaya çalışıyorum uzun süredir. Yazdıklarım gibi kısa kısa değil daha uzun hikaye denemeleri. Fakat olay örgüsü oluşturamıyorum bir türlü. Ben de olaylar akmıyor anlayacağınız. Roman yazmak çok çetrefilli bir olay mesela bana göre, o yüzden hiç roman yazamayacakmışım gibi geliyor bazen. Bu durum beni derinden üzüyor. Yine de muhtemelen tecrübesizliğimin ve cesaretsizliğimin verdiği bir his bu ve belki de ilerleyen zamanlarda yerini; tamamlanmış cümlelere, kendiniyi ifade edebilen, yazının serim düğüm çözümünü oldukça iyi aktarabilen bir şeye dönüşecek. Neticede hayat bu, her şey zamanla bir başka şeye dönüşüyor. Zıtlıklarla ayakta duruyor dünya. O yüzden aman umudumuz hiç kaybolmasın, gerisi bir şekilde hallolur muhakkak. 

   Asıl bahsedeceğim konuyu burdan bağlayayım. Bir süredir hayatımda radikal değişiklikler oluyor. Önce güzel haberler. Diğer abimin düğünü olacak nasipse bu sene ve onu da başımdan savarsam benden rahatı yok demektir. -şaka şaka, küçük kız kardeş şakası- Onun telaşesi var birazcık, malum evin tek kızı olmak demek, her konuyla atlamadan senin ilgilenmen demek. Sonra bir kuzenim daha evleniyor, buradan "masadan eksiliyor dostlar" sözüne vurgu yapmak yakışır. Allah hepsini yerinde mutlu, huzurlu etsin bir ömür. Amcamla ilgili sevindirici bir haber aldık daha önceki gün -ki bu haber bu yılın en iyi haberine yükselir sülalede, net-  Benim için olanlar sırasında güzel olarak mesela mezun oldum. -teknik olarak henüz olmadım, üniversite bir türlü mezun bilgisi girmiyor sisteme, bu konuda çok sinirliyim- Konuyla alakalı ayrıca bir yazı yazacağım elbette, çünkü bu mezuniyet inanın bir yazıyı hak ediyor. Şimdilik sadece bahsetmiş olayım. Şu an kpss çalışmaya çalışan bir mağdurum, kendimi kpss ağına bu kadar çabuk adapte etmiş olmam garip olsa da. Net bir hedefim olmamakla beraber sınavdan sonra için bazı planlarım var. Durun bakalım onları gerçekleştirebilirsem yazarım inşallah. Şu an ortalık fena karışık bi de onu araya sıkıştırmayalım. -şunu belirtmek isterim ki, kırlangıçlar hala gökte seyran ediyor, hava kararmak üzere, ne zaman evlerine gidecek bu kuşlar acaba- Konuyu yeterince dağıttıysak kaldığımız yerden devam edelim. Daha sonra hayatımda boşluğu doldurulamaz -doldurulur muhtemelen de şu an öyleymiş gibi davranalım, teknik olarak tamı tamına aynı şekilde doldurulamaz çünkü- bir kişinin hayatımdan kopup gidişini izlemek durumunda kaldım. Haliyle birtakım karamsarlıklar yaşanıyor. Öyle depresyon falan gibi düşünmeyelim de, hani çocukken hiç yanınınızdan ayırmadığınız bir oyuncak vardır, işte onu kaybettiğinizde bir hüzün çöker hayatınıza çünkü o hep var olacak hiç gitmeyecek sonsuza dek gibi koşullanmışsınızdır, işte öyle bir şey. -erol evginden işte öyle bir şey şarkısını açarak yazıya devam edilebilir buradan sonra- Her neyse hayatta insanın başına gerçekten her şey gelebiliyor bunu her geçen gün daha iyi idrak ediyor insan. 

   Tüm bunlar olduğu sırada ben de hayatıma şöyle bir göz gezdireyim dedim mesela. Bir çeki düzen vereyim bu başıboşluğa istedim. Böyle itlik serserilikle nereye kadar sonuçta. Ben de bu radikal olaylardan sonra radikal kararlar aldım. Zaten bu olayların kararlarını da ben almıştım ama olsun onların akabinde yeni kararlar da aldım. Onlar benimle benim aramda sır şimdilik. Çünkü neden, "iki kişinin bindiği tır değildir." Son olarak şunu söylemek istiyorum. Yazının bir sonucu yokmuş gibi gelebilir, gelmesin çünkü bu yazının sonucu insanın dönüp de bi kendi hayatına bakmasıyla tam olacak. Herkes şöyle bir silkelensin. Hayatında sevdiği şeyleri, sevmediği şeyleri bir ayrıştırsın birbirinden. Yaşadıklarını bir süzgeçten geçirsin ve ben napıyorum şu an desin kendine. Sonra gerçekten kendini tatmin eden cevaplar bulursa ne ala. Bulamıyorsa o cevaplar için uğraşsın kalan ömründe biraz. Hayat zaten kısa, kuşlar evlerine döndüler -yazımın sonlarını bekliyormuş meğer canlarım- Bundan sonra biraz dikkat edilsin bunlara canım aaa. Ne kadar nefesimiz kaldı belli değil sonuçta, Allah her şeyin hayırlısını versin. Hayatımızda bir denge kuralım, bu dünya için uğraştıklarımızda değil sadece, ukbada ne olacağız onları düşünerek oturtalım inşallah bu dengeyi. Her şey bir gün son bulacak çünkü. "Ondan geldik ve yine ona döneceğiz" Madem ay da gösterdi güzel yüzünü ve yarım halini almış bugün, artık teletabilerin de veda vakti demektir.

   Temenni kısmımızı verdik gibi ama orası biraz öğüt gibi oldu. Yaşlı teyze mi oldum ben, öğütler nasihatler havada uçuşuyor, heheeyt boş adam değiliz elbet. Şovu kestim. Her güzelliğe yavaş yavaş ulaşıldığını ve güzel şeylerin de bizi yorabileceğini unutmadığımız, kararlarımızı verirken enini boyunu ölçerek buna rağmen çok da abartmadan düşünebildiğimiz, kırlangıçları ve ayın her halini sevdiğimiz günlerimiz olması dileğiyle. Hoşça kalın dostlarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda