Yine yolda

    Selamlar sevgiler. Bir yol yazısında daha benimle birlikte olduğunuz için teşekkür ederim. Blogumu düzenli takip eden çok fazla kişi yok fakat yine de ara sıra yeni dönüşler alıyorum yazılarım hakkında, bu elbette hoşuma gidiyor ve motive ediyor beni. Küçükken büyüdüğümde kesinlikle yazar olacağımı, ne iş yaparsam yapayım yazarlığa devam edeceğimi falan düşünürdüm. Sanırım artık büyüdüm, yani bu fikirleri düşlerken bu yaşa geldiğimde büyümüş sayılıyordum. O yaştayken 20 ler, hele 30 a yaklaşmak falan kesinlikle hayatını kurmak, kendi kararlarını veriyor olmak, elinde avucunda birtakım meziyetler olması anlamına geliyordu benim için. Oysa şimdi hiç de öyle olmadığını fark ediyorum çünkü ben hala acaba yeni bir bölüme mi başlasam, acaba şunu mu yapsam, buna mı yönelsem diye kendime çalışacağım, hayatımı sürdüreceğim bir meslek, bir dal arıyorum. Bu yaştaki bir insanın böyle şeyler düşünmesi belki bazılarına komik gelebilir. Neyse ki ben yalnız olmadığımı biliyorum, çünkü bizim nesilde bu oldukça yaygın bir durum. Ne istediğini bilmemek, yerini bulamamak, parçasını kaybetmek, bir dala tutunamamak, ne derseniz hepsi işte. Çevremde pek çok insan var benim gibi. Bunu yaşamak bizim de hoşumuza gidiyor diyemeyiz ama günümüz şartları, hayatın getirdikleri ve götürdükleri, bize rehberlik edecek kimsenin olmaması, şartların her geçen gün bir tuhaflaşması ve en önemli sebep kendimiz, ruh halimiz. Diğerleri işin tuzu biberi ve hatta belki bahanesi evet. Aslolan bizim bu ruhumuz, bu sığınamayışımız, bu asla kabullenemeyen, bir türlü ferahlayamayan yüreğimiz. Neyse ince ve duygusal konulara girdik, bunlara gerek yok şimdi. 

    Küçükken kurduğum hayalleri düşünüyorum, birkaç sene önceye kadar kurduklarımı, şimdi kurduklarımı; mesela hayat henüz bu kadar üstüme üstüme gelmezken hep karavanım olsun ve tüm Türkiye'yi dolaşayım isterdim, köylerdeki çocuklara hediyeler götüreyim, yaşlılarla muhabbet edeyim, keşfedeyim, doğada kendimi bulayım, farklı kültürler tanıyayım. Hala isterim bunu, biri al sana bir karavan hadi bakalım masrafların da bizden derdin tasan olmasın gez gönlünce dese hiç düşünmem. Ama bunun için çabalamıyorum artık. Herkes vazgeçersin, büyüyünce yapmak istemezsin, hevestir demişti, yo öyle değil diyordum o zamanlar, öyleymiş. Bunu görmek beni üzmüyor, çünkü canımla tüm kalbimle mücadele etmedim hiçbir zaman zaten bunun için. O zamanlar sadece olduğum yerden, okuldan, bir sürü saçma düşünceden uzaklaşmaktı tek dileğim. Bir nevi kaçış planı yani. Kaçamadım, şimdi de kaçmaktan daha makul yollar buldum kendime. Sonuçta bir zamanlar yoldan geçen herkesin uğradığı ama yanına yöresine yeni yerler açıldığı için kimsenin yüzüne bakmadığı o eski fakat öylece olduğu yerde duran küçük sevimli dinlenme tesisi değilim ben. Yeni açılmış, bir sürü benzinliğin içinde asla ihtiyaç olmayan, betonları kullanılmadığı için eskimemiş, bir müddet açık kalmış sonra batmış bir benzin istasyonuyum. Yani zirveyi hiç görmedim o yüzden dip beni korkutmuyor. 

    Büyüdükçe hayallerim küçülüyormuş gibi hissediyorum. Dümdüz bir insana dönüşüyorum sanki, ruhsuz, sevimsiz birine. İşte bu beni korkutuyor mesela. En son olmak isteyeceğim kişi bile değil bu çünkü. Ama yine de diri tutmaya çalışıyorum heyecanımı, mantıklı makul yerlere yöneltmeye çalışıyorum, kolay değil bu benim için çünkü ben biraz savruk biriyim, yine de çabalıyorum diyebiliriz. Geçen gün ehliyet almaya hak kazandım mesela. Uzuun zamandır ertelediğim bir isteğimdi ehliyet almak. Bu yaz bunu da hallettim şükür. Canım kursuma ve direksiyon hocama buradan da tekrar teşekkürler. Biraz bu süreçte yaşadığım ve hissettiğim şeylerden bahsetmek isterim. Araç kullanmak biraz tuhaf öncelikle, siz bazı hareketler yapıyorsunuz ve altınızdaki araç sizi götürüyor, motor, fren sistemi, rot balans, debriyaj, hatta direksiyon ve lastiklerin hareketleri bile çok tuhaf. İnsanoğlu yeminle aşırı değişik bir varlık. Ben teknolojinin ilerlemesine şaşıran yaşlılar gibiyim her şeye karşı. Muazzam bir düzenek. Helal olsun gerçekten. Sonra mesela bunun getirdiği bazı gözlem farkındalıklarım oldu. Mesela artık otobüste giderken arabaların içindeki sürücülere bakıyorum, inceliyorum nasıl kullanıyorlar diye, araç kullanmak da birçok şey gibi kişiye özgü bir tarz gerektiriyor onu fark ettim. Evet herkesin yaptığı debriyaja basıp vites değiştirmek, direksiyonu çevirmek, gaza frene basmak muhakkak ama işte çok fazla incelediğinizde aslında öyle olmadığını fark ediyorsunuz. Ben de bu sürücü olma yolunda attığım adımın devamını getirebilir ve dikkatli, kendi tarzını bulmuş bir sürücü olabilirim umarım. Bir de hayalimdeki araca kavuşurum inşallah. 

    Geçtiğimiz günlerde Osmanlıca çeviri yaptığım dijital tarım kütüphanesi işiyle ilgilenen Mehmet Bey'i ziyarete gittim. Öncelikle bulundukları yer hem konum olarak hem çevre düzenlemesi olarak harika bir mekan ve binaları, kütüphaneleri çok güzel, insan içine girince nutku tutuluyor, yani benim tutuldu. Binlerce eski basım kitap var, pek çoğu ilk basım ve ciltli, yabancı dilde çok fazla eser var. Onları görünce acil dil öğrenip hepsini Türkçe'ye kazandırmak hevesi geldi. İnşallah diyelim çünkü neden olmasın. Biz çayımızı içip muhabbet ederken yanımıza ara sıra kurum içi ve kurum dışından insanlar geldi, Mehmet Bey gelenlerin hepsine beni tanıttı, gelenleri de bana, herkes çok güler yüzlü, pek çok vasfı olan ve bana çok ilgi gösteren kişilerdi. Gerçekten nezaketin ve zarafetin hayranıyım, ben gündelik hayatımda dağ ayısından hallice bir insanımdır aslında, yani kibar olamıyorum çok fazla, ama işte bayılıyorum böyle şeylere. Mehmet Bey kendisi de hem çok çalışkan, hem birçok alanda bilgisi olan biri, işte buna da aşırı özeniyorum, bir gün ben de pek çok alanda bilgi sahibi olabilirsem çok sevineceğim. Biraz da yaklaşık bir yıldır yaptığım ama sanırım burda hiç bahsetmediğim Osmanlıca çeviri işinden bahsedeyim. Öncelikle geçen sene yüksek lisans yokken iş ararken buldum bu ilanı, gönüllü bir çalışma, ben de zaten evdeyim pek bir işe yaramıyorum en azından hem bir faydam olsun hem de arkamda yazılı iki harf bırakmış olayım, hem atalarımızın emeklerini de günümüze aktarabileyim diye başvurdum. Osmanlıca bilgimden çok emin değildim, okulda gördük evet az çok okuyabiliyorum ama kitap çevirecek kadar mıdır emin olamamıştım, Mehmet Bey yaparsın zor değil okudukça hızlanırsın dedi, öyle de oldu. Tarımla alakalı metinler olduğu için çok fazla terim de var, zorlandım başlarda, pek çok kelimeyi atladım, yeri geldi internette kelime taradım, bulamadım, ama bir şekilde yaptım, hala çok iyi değil ama ilk günden daha iyiyim. Tarımla ilgili değişik bilgiler edindim, üstelik çeviri yapmanın çok eğlenceli bir şey olduğunu keşfettim. Hayatımda beni mutlu eden, elle tutulur bir şeyler yapıyorum hissi veren bir olay benim için. Bunu da böyle anlatmış olayım. 

    Şimdi okul için Isparta'ya gidiyorum. Canım memleketime yaklaştıkça bitki örtüsü bir yeşerdi, camdan bakınca içim açılıyor resmen. Bakalım yeni dönemde bizi neler bekliyor merak ediyorum. Seminer yazmam gerek bu dönem ve hala konu bulmadım, danışmanım artık beni öğrencilikten reddedecek az kaldı. Neyse halledeceğim hepsini inanıyorum. Bakalım bu dönem ve komple bu sene için heyecanlıyım. Neden bilmiyorum ama artık bazı adımlar atacağım ve bir şeyler olacak hayatımda gibi hissediyorum. Normalde okula dönüş yolunda 'aman yine mi gidiyoruz' modunda depresif olurum ama bugün bir enerji var, hayrolsun hadi bakalım. Büyüyoruz arkadaşlar, öyle ya da böyle. Ankara'dan ayrılmak artık beni çok daha fazla üzüyor bu arada. Minik yeğenlerim var çünkü benim ve onları her hafta görmeden nasıl geçecek bilmiyorum. Buraya geleceğimi anladığında büyük yeğenim minik kurbağa -henüz yaşına bile girmedi ama bebekler anlar işte böyle- hep annesinin kucağında duran, onu görünce ona gitmek isteyen çocuk, bana geldi, benden gitmek istemedi, ya ben bunları yemeden iyi duruyorum he. Neyse ben geldiğimde yürümeye başla diye tembihledim bakalım, daha parka gideceğiz canım hadi aaa. Lafı ordan oraya çektim, her yeri gezdirdim ve buralara kadar getirdim. Yetenek dediğiniz işte budur bence, fazlasıyla var maşallah bende. Şimdiyse yolum bitmek üzere ve elveda vakti demektir. Otur otur yoruldum hadi inelim. 

    Ayaklarımızın yere bastığı ama zıplar halde de olsak olur gibi olduğu hayaller kuralım, hayal kurmaktan hiç vazgeçmeyelim, bizi ayakta tutanın bunlar olduğunu unutmayalım, size hayalci diyen olursa benimle görüştürebilirsiniz gerekli cevapları ilgili yerlere iletirim. Güneşli, bulutlu, yeşil dallı yapraklı, huzurlu, sağlıklı günler diliyorum efendim. Hoşça bakın zatınıza. 

Yorumlar

  1. ankara- ısparta arasındaki yolları bir seni bana getirdiği için bir de yol yazılarına vesile olduğu için seviyorum 🤩 o mu bu mu şu mu derken en sonunda yapacak bir şeyler bulacağımıza inanıyorum ama her şeyden çok sana inanıyorum 🤟🏻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bana inanan ve her koşulda yanımda olan sana teşekkür ediyorum, bu yolda yanımda sen olmasan inan her şey daha yorucu olurdu 💘

      Sil
  2. Yaaa cok begendim massallah ya🙂

    YanıtlaSil
  3. Her yazınız gibi buda çok güzel, ılık ve insana iyi hissettiren...
    Direksiyon hocanız olarak elbette ki ilgili kısım daha çok hoşuma gitti. Her deneyim yada her öğrenme insanın hayatında o amaç doğrultusunda bazı davranış değişikliklerine neden oluyorsa biz eğitimciler açısından verilen eğitim başarıya ulaşmış ve öğrenme gerçekleşmiş kabul edilir.
    Sadece ehliyet sınavlarını başarıyla vermeniz değil bu yazıda bahsettiklerinizle de gösterdiniz ki siz öylesine bir sürücü olmadınız, bu işin tekniğini öğrenmenin yanısıra ruhuna erip hikmetine de ram oldunuz.
    Sevdiklerinizle beraber hep mutlu, huzurlu, dikkatli ve hayırlı sürüşler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim hocam, inşallah da daha güzel olur zamanla, emeğiniz büyük bu yolda, benim nezdimde başarılı bir eğitimci olduğunuz bir gerçek, umarım yeni öğrencileriniz de bunun farkında olur :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen