Nihayet

    Aylar yıllar sonra yeniden buralarda olabilmek beni mutlu ediyor. Yarım kalan sayamadığım yazılarımdan çok özür dileyerek yeni bir başlangıç yapıyorum. Burada da bir açıklama yapayım, arkadaşlar yarım yazı tamamlama özelliği yüklenmedi bana henüz, o sürüm gelecek mi onu da bilmiyorum, ben bir yazıyı oturduğum andan itibaren yazıp bitirebiliyorsam o yazı oluyor sonra yarım kaldığında o yazıyı devam ettirmek mümkün olan bir şey değil kendi içimde. O yüzden üzgünüm sürekli burada yazı paylaşamıyorum. Blogculuk bitmiş yazıklar olsun.

    Bugün beni yine bu işin başına geçiren şeylerden biri içimdeki enerji ve uzun zamandır anlatmanın yolunu bulamadığım bazı olaylar ve durumlar. Ayrıca gece saatlerimiz 00.00 şu an, bazen bu saatlere doğru bana bir enerji gelir, ben genellikle gecenin adamıyımdır, o sessizliğin ve yalnızlığın. Esasında uyku düzenim olmadığı ve daima her koşulda sınırsız şekilde uyuyabilen bir insan olduğum için bazen gecelerim gündüzlerime karışıyor doğrudur, özellikle her şeyin sarpa sardığı dönemlerde bir kaçış yolu olarak daima uyumayı tercih ederim çünkü kaçmanın en güzel yoludur uyumak. Bir de bünyem artık alarm verdiğinde engel olamadığım bir fizyolojik ihtiyaçtır. Benim bünyem uykuya bağımlı olduğu için de daha çok alarm veriyor, olur öyle, herkesin uykusu kendine ama ben de bazen keşke bu kadar da uyumasam diyorum.

    Şimdi şöyle bir baktım da en son yazımın üzerinden bir ay geçmiş, buraya gelirken yolda yazmışım, yolculuk da yapmasam zaten 2022 de yazı yazmayacakmışım anlaşılan. Muhtemelen bu yazı 2022 için son yazı olacak, toplamda bununla beraber 12 yazı paylaşmış olacağım ve ay başına bir yazı denk geliyor sadece ki bazı aylar hiç paylaşmamışım mesela. Eski üretkenliğimin olmadığının farkındayım, gündelik yaşantımda da ne yazık ki böyleyim, bazen ne olduğumu, ne yaptığımı, neden, nasıl, ne şekilde gibi sorulara verdiğim cevapları unutuyorum. Bunları daima hatırlamak bir süre sonra yorucu geliyor sanırım çünkü çoğunlukla verdiğim cevaplar beni tatmin etmiyor. Kendimi sıklıkla rüzgar önünde savrulan yaprak gibi hissediyorum, bu maalesef can yakıcı bir his. Üstelik hayattan çok da bir beklentisi olmayan bir insanım, mesela masada otururken ışığın aynaya çarpmasıyla duvara yansıyan küçücük bir alanda ayaklarımı oynatarak kendimi eğliyorum. Mesela şimdi de minik bir kutlama molası verdim, tanışıklığımızın yılını saymayı bir noktadan sonra bırakmayı uygun bulduğum canım arkadaşım, yanında her halimi özgürce yaşamaktan çekinmediğim, beni varlığıyla mesrur eden Merve’nin doğum günü bugün, hazır yazı yazarken denk gelmiş buradan da kutlamış olayım, iyi ki varsın kardeşim, dostluğun anlamını en iyi tattığım insanlardan birisin, hep var ol bu yürekte.  Kendisi benden 6 gün büyük doğarak ablam olma vasfını elde etmiş tebrik ediyoruz. Böylelikle kendi doğum günüme de atıf yapmış bulunuyorum, öyleyse aç paragraf.

    Evet doğrudur 25 oluyorum, ‘çeyrek asırdır bu dünya üzerinde vatana millete hayırlı ne işle iştigal oldun’ diye soruyorum kendime, sıralayabildiğim birkaç madde geliyor aklıma çok şükür, liste komple boş değil, fakat daha memnun olduğum bir liste de olsun isterdim açıkçası. Demek bunun için yeterince mücadele edilmemiş belli ki. Muhakkak bu demek değil ki bundan sonrası da öyle geçecek, bir şeyler için daha canla başla mücadele ettiğim, artık bazı düşünceleri kafamda yerli yerine koyabildiğim, zihnimin berraklaştığı, hislerimin netleştiği, isteklerimin belirginleştiği zamanlar diliyorum kendime. Ayrıca bu sene doğum günüme sınav koymuşlar üniversitemi bu üstün başarısından dolayı tebrik etmek istiyorum çünkü hepi topu gireceğim 3 sınav vardı nasıl denk getirmiş olabilirler helal olsun. Neyse ki başımıza ilk kez gelmiyor böyle bir olay, elbet bunun da üstesinden geliriz. Açıkçası 25 yaş neden bilmiyorum beni bir miktar heyecanlandırıyor. Tekli yaşları seviyorum, 2023 benim yılım olacak hadi bakalım. Allah nasip ederse, bir arıza çıkmazsa, süründürmezsem vesaire seneye bu zamanlar tezimi teslim edebiliyor olacağım sanırım. Yüksek lisans yapıyor olmak güzel, heyecanımı taze tutuyorum bu konuda, seminerini hala tamamlamamış bir birey olarak ki yazdığım 2 sayfa için -bir sayfası vermem gereken bir maddeli alıntı yani o sayılmaz ama olsun- hocam güzel gidiyorsun ama biraz daha hızlı ol dedi, bu beni motive etti bir an önce yazıp tamamlamak istiyorum, bununla beraber bu hafta yetiştirmem gereken birçok şey olduğu için açıkçası biraz zorlandım, itiraf ediyorum ben daima kendim kaşınıyorum o yüzden şikayet etme lüksüm yok, yine de bu şikayet etmeyeceğim anlamına gelmez, hem şikayet eder hem yaparım. İkinci dönem -inşallah geçebilirsem- teze geçtiğimde derslerim bitecek ve radyo televizyondan da daha fazla ders alabileceğim diye biraz seviniyorum bir yandan bir yandan da aslında yeniden okula gidiyor olmak, ders yükleri, sınavlar, ödevler biraz yıpratıcı geliyor. Buna rağmen heyecanımdan geri kalmıyorum, bakınız tuhaflıklarımdan sadece biri. İşte insan böyle de tuhaf bir varlıktır diyerek burayı kapatayım yoksa bağlayamayacağım bir yere.

     İçimde çoğunlukla yaşama dair bir heves oluyor ama bazen de her şey tükenmiş ve artık eski neşem yokmuş gibi hissediyorum. Biraz değişik. Uzun süredir konsantrasyonla alakalı ciddi problemler yaşıyorum, bir işin başında beklemek, sabretmek adeta eziyete dönüşüyor. Bu yüzden ne yazı yazabiliyorum ne kitap okuyabiliyorum, ne ödev yapabiliyorum ne film izleyebiliyorum. Sürekli youtubeda hızlandırılmış videolar izliyordum, instagram çok sık kullanmıyorum başka sosyal medya da kullanmıyorum zaten whatsapp dışında. Çok sevdiğim ve sohbetinden aşırı keyif aldığım, okulda muhabbet etmeye can attığım hocaların liste başı Melek hocamın yanına gittiğimde bahsetmiştim. Belki sürekli bunları izlemek dikkat dağınıklığı yapıyordur, uzun süreli bir şeye odaklanmadığın için bir süre sonra konsantre olmak zor geliyor olabilir biraz bırak bakalım fark edecek mi demişti. Şu an daha az kalıyorum o bataklıkta ve evet biraz daha bir şeylere sabredebilmeyi başarıyorum sanırım. Bir saattir bu yazıyı yazabiliyorsam bunun bir kanıtıdır denebilir. Yani aslında formül böyle asla akla gelmeyecek bir şey değil, basit sıradan değişiklikler hayatımızda devrim niteliğinde değişimlere yol açabiliyor. Ben normalde gazla çalışan bir insanımdır ama öyle durumlar oluyor ki içerden ateşleme gelmediğinde dışardan herhangi bir şey fayda etmiyor. Bu sıralar sanırım o ateş yavaş yavaş alevlenmeye başladı. Hadi inşallah diyoruz hep birlikte ve ateşlerimizi köze çevirmiyoruz güveniyorum bize aslanlarım yolumuz açık olsun.

    Yazıyı bitirir gibi bir cümle kurdum ama hayır daha yazmak istediklerimin yarısını belki ancak yazmışımdır. Tabii hepsini yazacağıma dair bir inancım ve beklentim yok. Sadece bir iki şeyden daha bahsedip mevzuyu toparlayacağım. Teferruat kardeşim gibi 4 sayfa yazı yazma niyetinde değilim. Kendisinin yazıları su gibi aktığından uzunluğu belli bile olmuyor ama öyle söyleyince de çokmuş gibi geliyor. Yazımı da biraz ona övgüyle tamamlayayım diyorum. Zira kendisiyle vakit geçirmekten aşırı zevk almakla beraber, geçirdiğimiz vaktin kıymetini her geçen gün daha çok fark ediyorum. Birlikte bir şeyler paylaşabiliyor olmak, aynı şeyler üzerine konuşabilmek, farklı karakterlerde olup aslında aynı da gibi olmak, empatiyi sonunda kadar hissedebildiğin, seni yormayan, içinde çiçekler açtıran insanların etrafında olması, böyle ilişkiler kurabiliyor olmak bana nimet gibi geliyor, ki kesin öyle bence sadece ‘gibi’ gelmiyor. Kendisine sizler huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum. Bana üşenmeyip lezzetli çorbalarından getirdiği için, yemek sonrası yaptığı kahveler için, yaptığı tüm lezzetli kurabiye, poğaça ve bilimum tatlı-hamur işi için, her sorunumda ihtiyacımda kendi işiymiş gibi sahiplendiği için, asla birbirimize olan borcumuzu bitiremediğimiz bir kısır döngüye girdiğimiz için, kargolarımı almayı kabul ettiği için, evinin kapısını açıp beni ailesinden biri gibi gördüğü için -ki burada ailesine de teşekkürümü etmem gerekir, beni aile bireyi olarak gördükleri ve evlerinde daima bir yerim olduğunu hissettirdikleri için- sayesinde dondurmalı irmik helvasıyla tanıştığım için, birçok konuda bilgisi ve yeteneği olduğundan bana çok kez referans olduğu için, beni her gün ‘bugün seminerin için ne yaptın’ diyerek darladığı için bile teşekkür ederim. Burada her şeyi sayacak olsam muhakkak ki yine de eksik kalır. Sadece hayatımda olduğu için şükrettiğim insanlardan biri olduğunu yürekten belirtmek istedim. Bazen böyle dolup taşarım ben çocuklar. Bugün de sevgi pıtırcığı yanıma denk geldik. Daha bahsedeceğim ödev serüvenleri, aldığım 465767843 tane ders esnasında yaşadığım tatlı tatsız olaylardan falan bahsedecektim ama bir noktada bu yazının sonlanması gerekiyor. Artık onlar da nasipse başka bir yazıya. Bana öyle geliyor ki dolup taşmazsam bu yazı 2022 için son yazı olur ama hiçbir şeyi son ana dek bilemeyiz bunu unutmayalım. Belki podcast meselesini bir daha gündeme getirir ve podcast çekmeye başlarız bilemiyorum. Hayatta her şey kısmet. Yazımı köfn-güneşe dokundum şarkısı fondayken yazdığım için onu sizlere armağan ediyorum. “İyileşen yara kaşınır” işte bu çok doğru.

    Sevdiklerimize sevgimizi hissettirmekten geri kalmadığımız, kendimize sorduğumuz soruların cevaplarını başka yerlerde aramadığımız, düşsek de ayağa kalkmayı bildiğimiz, gelip geçici bu dünyada geçmeyen tek şeyin öteki dünyaya varış olduğunu unutmadığımız günler diliyorum bize. 

-Bugün Sarıkamış’ta verdiğimiz sayısını bile bilmediğimiz şehitlerimizin şehadet yıldönümü, gün içinde güzel bir programa da iştirak ettik fakat ben bundan bu yazı içinde bahsedemedim çünkü böyle ıvır zıvır şeyler içine sıkıştırmayı uygun bulmadım böyle bir konuyu, inşallah konuyla alakalı ve benzerlerini barındıran bir yazı ayriyeten gelecek bu blogta. Şimdilik rahmet dileyelim atalarımıza, bizleri de o mertebeye layık olacak kişilerden kılsın Rabbim.-

“Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır”

Yorumlar

  1. aman aman kimleri görüyoruz 🤩 bir cupcake yapamadım sana ama affet....... ve evet aynen böyle aslansın kaplansın yaparsın modunu hiç kaybetmeden böyle devam 🤟🏻💞

    YanıtlaSil
  2. 👍🙂👏👏
    "Sevdiklerimize sevgimizi hissettirmekten geri kalmadığımız, kendimize sorduğumuz soruların cevaplarını başka yerlerde aramadığımız, düşsek de ayağa kalkmayı bildiğimiz, gelip geçici bu dünyada geçmeyen tek şeyin öteki dünyaya varış olduğunu unutmadığımız günler diliyorum bize."

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda