Ben ne yaşıyorum allasen

   Selamlar, bi yazı yazma girişiminde bulunacağım şimdi. Bakalım ne kadar mümkün olacak. Yine yoldayım bugün de. Böyle yazınca da her Allah'ın günü yollardaymış gibi oldu ama tabii öyle de değil abartmayalım. Bu sıralar -son 6 aydır falan- sadece hayatıma odaklanmış, dümdüz yaşıyor gibi hissediyorum. Ortaya koyduğum elle tutulur bir şeyler yok. Nefes alıyorum sadece. Bir de bol bol kendime dair farkındalık geliştiriyorum. Esasında bilinçli olarak yaptığım bi şey değildi, son 2 senedir olaylar o şekilde gelişiyor ve ben istemsizce bir özfarkındalık, özbilinç edindim. Bunun öncesinde sorsanız, ne severim, ne sevmem, neye sinirlenirim, neler kırmızı çizgimdir, neler beni çok yükseltir net cevaplar veremeyebilirdim. Hala veremem. Çünkü zamanla fark ettim ki ben çok da keskin çizgileri olmayan biriyim. Aslında bu çok hoşuma gitmiyor. Her şeye 'tamam olur' olmak biraz yorucu. Tabii benim de bir damarım varmış, hem de basılmasa çok iyi olur bir damarım. Gemileri çarçabuk yakabilen biriymişim mesela. Çok çalışkan biri olmadığımı zaten biliyordum ama çabalasam bile bazen öyle bir noktaya geliyorum ki çok istediğim bi şeyden vazgeçebiliyorum. Bazen de tam tersi hiç alakası olmayan bir şeyi sırf inat ettiğim için tamamlıyorum. Özellikle sihirli sözcük 'yapamazsın sen', bunu duymak beni delirtiyor. Hele ki neden yapamayayım dediğim bir konuda. Bazen doğru bir söz, yapamam dediklerimi zaten yapamam evet. Ama elimden gelen bir şeyse neden yapamayayım. Farkındalıklardan biri de bu sene kurduğumuz ekipten gelen dönütle oluştu. Ben 'anlamıyorsun' denildiğinde sinirleniyormuşum. Komik bence. Ama sonra düşündüm mantıklı geldi, muhtemelen şeyi düşünüyorum, anlayabileceğim bir şeyse neden anlamayayım. Benim egonun bu kadar büyümesi bana da sürpriz oldu ama bunu elbirliği ile buralara getirdik, emeği geçenlere teşekkürler. 

    Biraz geçen sürede yaptıklarımdan bahsedeyim. Neticede yaşıyoruz dedik boş boş oturmuyoruz tabi. Öncelikle hala tezimi yazamadım, bu bana sürpriz oldu çünkü bu döneme bitiririm diye düşünüyordum ama radyo televizyon beni salmıyor. Okumadan önce bölümle alakalı bazı fikirler edinmiş olsaydım bu bölüme gelir miydim sanırım sanmıyorum. Ben ilahiyat okurken hiç bu kadar mesai harcamamıştım. Sürekli ödev yapıyoruz, yapmazsak fikir bulmaya çalışıyoruz, bulunca çekmeye çalışıyoruz, radyosu ayrı, sineması ayrı. E zaten bunun için gitmedin mi yapacaksın tabi diyebilirsiniz, haklısınız ben de öyle diyorum. Ama işte artık bunları yapmaya emin miyim diye düşündüğüm bir noktaya gelmiştim. Ta ki geçen gün Filistin'le ilgili bir belgesel görene kadar. Evet ben aslında tam da bunları yapabilmek için bu bölüme başlamıştım. Gazetecilik çok istiyordum öncesinde sonra radyo televizyonun daha geniş çaplı bir alanı olduğuna kanaat ettim, sinema kısmı da biraz aklımı çelince dedim ki tamam. Çünkü arkadaşlar ben tam olarak hayatımda macera arıyorum. Aslında aramıyorum, macera zaten gelip beni buluyor, nasıl oluyor anlamıyorum ama bir şekilde ben zaten hep bir maceranın ortasında kendimi buluyorum. Bu güzel, bu kenarda bir dursun, çünkü benim küçük dünyamda yaşadığım maceralar içinde bulunduğumuz evrende olanların yanında devede kulak bile değil, devede pire falan. Bunlar sadece beni ayakta tutan, dinç tutan, yaşama bağlayan tatlı tatsız olaylar. Ben daha büyük maceraların içine girmek istiyorum. Şu dünyadan geçerken bomboş yaşayıp gitmek yerine bir şeylerin ucundan tutabilmek, bir şeyleri görüp öğrenebilmek ve farkında olmak istiyorum. Bakın fark ettiyseniz bir şeyleri değiştirmek dönüştürmek istiyorum demiyorum. Çünkü ben daha kendi hayatımdaki basit kararları verebilecek halde değilim neyi nasıl değiştiriyorum. Ama küçükken olur ya böyle, şunu değiştireceğim bunda büyük bir çığır açacağım falan, bunlar hep benim gelip geçici heveslerim. Mesela ben küçükken yazar olmak istiyordum, baya baya da yazıyordum he, çaba da vardı yani boş istek değil. İlk kitabım çıktığında -previously semra g. Osmanlıca çeviri kitabım- beklediğim kadar heyecanlanmadım. Çünkü evet üstünde benim ismim yazıyor ama ben ortaya bir fikir koymadım ki, sadece var olanı çevirdim. Gerçi o süreçte de dil öğrenip çevirmen olma fikrine bürünmüştüm. Özellikle Fransızca eserler çok cezbetmişti beni. Ama işte bazı şeylere biraz erken karar vermek gerekiyor. He o dönemde oturup güzelce başlasaydım şu an ortalama bir çocuk kitabını çevirecek kadar hakimdim muhtemelen dile. Ama işte hayat bir yandan akarken, bir şeylere zaten karar vermişken ve bunlarla ilgili beklentiler mevcutken hop başka bir şeye yönelip yeniden başlamak biraz yorucu ve yıpratıcı oluyor maalesef. Nereden biliyorum diye sormayın -ilahiyat bitirip onunla ilgili bir şey yapmadan radyo televizyona başlamış bir birey olmak, üstüne üstlük oradan da bir yola giremeyeceği fikrine kapılmış biri olarak- Eh bazen hayat böyledir, bazılarımız 50 yaşına da gelse ne yapacağına karar verememiş olabilir. Şaka şaka 26 yaşındayım sadece. 50 yaşım için önceden tahminde bulundum o kadar. Çünkü ben bana tam olarak böyle hissettirmeye başladım artık. Daha önceki yazılarımda 252792 kez bahsetmişimdir. İnsanlar nasıl hayatta ne olmak istediklerine karar veriyorlar, bir şeyi tercih edip tutkuyla onu yapıyorlar anlayamıyorum. Benim tutkuyla yapmak istediğim şey tutkuyla yapacağım o şeyi bulmak. Sanırım ben aramanın arsızı olmuşum. Genel aramak ama. Meslek, hayat gailesi, maneviyat, anlam. Her şeyi arıyorum. Lisedeyken okumaya başladığım Mustafa Kutlu kitaplarında geçen 'aramakla bulunmaz ama bulanlar ancak arayanlardır' sözü o günlerden beri mottom. Bir noktada bulamayacağıma hükmettim. Çünkü bazı şeyler bulunmaz. Çünkü bazen bulmak değil aramaktır önemli olan. O süreç, ararken yaşadığımız olaylar, karşılaştığımız insanlar. Neyse ben en son neler yaptığımı anlatacaktım yine dağıldım. Asla bir şey anlatırken tek bir şey anlatmıyorum. Bakın anlatmakla ilgili meslekleri getirin bana alasını yapmazsam yazıklar olsun deyin. Öyle de iddialı olduğum bir konudur, çocukluğumdan beri çok konuşmaktan illallah ettirmiş biriyim. O zaman yeni paragraf, yeni heyecan, anlatmaya devam edelim. 

    Tezi yazamadığım kısmından devam, ne yaptığımı çok da bilmeyerek başladığım bir mülakat -yarı yapılandırılmış görüşme- macerasına giriştim. Elbette bu iş hoşuma gitti. İlk mülakatımı yapacağımda 'bu iş çok zor olacak' demiştim ama sonra çatır çatır mülakat yaptım bir sürü. Bilimsel veri ifade edip etmediğini sorgulamıyoruz tabii ki. O kadar da akademi değilim. Akademinin kendisi zaten çok da hoş olmayan bir yer olduğu için. -yüksek lisansım bitmeden çok da konuşmayayım ne olur ne olmaz- ben bu gidişle bir yerlerden atılacağım ama dur bakalım hayırlısı olsun. Neyse radyo televizyonda neler yapıyoruz. Öncelikle film izliyoruz arkadaşlar, çok film. Sonra film yapıyoruz, kısa film. Belgesel yapıyoruz, haber yapıyoruz. Araştırıyoruz, anlamaya çalışıyoruz, felsefe yapıyoruz -bayılırım- Eğlenceli geçiyor aslında ama yorucu da. Mesela kısa film çekerken dedim yok ya ben bu bölümde tutunamayacağım, seneye de çekeceğiz çünkü ve film yapmak çok zor. Bakın fikir tamam, senaryo tamam ama yapım, çekim kısmı ömrümden ömür götürdü. Ekipmanı okuldan ödünç alıyoruz zaten çok kısa süremiz var, oyuncu ayarladık sonra caydılar eşi dostu ikna edip film çektik. Ha eğlendim mi ben hemen her yerde her şekilde eğlenirim. Ama çok yorucuydu, en son devamlılık o kadar boğdu ki çok özür dileyerek başlarım devamlılığına dedim. Sonra hocaya da anlattım ama beni bir görün sanki filmi icat eden benim öyle zorlanmışım. Hoca acıdı dedi ki tamam sizin filmde devamlılığa bakmayacağım. Çok şükür geçecek kadar bir not almışız. Rezalet bir film yapmıştık çünkü maalesef. Hele benim çekimleri bir görün, kurgucu arkadaş diyor ki bir daha sana kamera yok. Az kişi olduğumuz için herkes her şeyi yapmak zorunda, bir şekilde hallettik ama ben yok, ben hayır, ben yapamayacak gibiyim. Sonra ilk renderımı aldım bu dönem. Bu dönemki kurgu dersinde da vinci öğrendik, seneye premiere öğreneceğiz muhtemelen, bakalım inşallah ben ondan önce kendim bir şeyleri geliştirip kurgu yapabilirim. Çünkü fi tarihinde çektiğimiz bir kuş belgeseli vardı ve hala çekim yaptığımız insanlar benden kurgusu halledilmiş bir şeyler bekliyor. Halledeceğim inşallah ama ne zaman. Neyse adım da kuşbaza çıktı zaten okulda, bu dönem bir de kuş gözlem metotları dersi aldık ortak seçmelide. Ama dersler online oldu, sınav zordu, benim merak seviyesi asla durulmuyor ve bu bazen beni zorluyor. Olsun yaşamanın heyecanı da burada ben buradan devam -inş canıma kast etmiyorumdur- He bir de radyo televizyonda insanlarla tanışma, network geliştirme olayı çok hoşuma gidiyor. Bu dönem de bir deri ustasıyla röportaj yaptık, çok tatlı bir beyefendiydi. Buna ek olarak ben insanlarla konuşmaya meraklı olduğum için tez mülakatlarımı iki koldan yürütüyorum. Tez kısmında Diyanet personeli ile görüşüyorum, bir de esnafla görüşüyorum onu da makale yaparız belki diye düşündük, bakalım umarım gerçekleşir. Esnafla görüşürken de çok tatlı insanlarla tanıştım. Ben de ticarete atıldığım bir dönem hayal ettiğim için tecrübelerden faydalanmaya çalışacağım bakalım. Ben bir şeyler anlattım ama ne anlattım ne anlatmadım çok hatrımda değil şu an. Yolculuğumun bitmesine az süre kala son olarak şunu söylemek istiyorum, tezde o kadar çok insandan fikir alıyorum, danışıyorum, istişare ediyorum ki teşekkür kısmına herkesi yazmam için bir sayfa ayırmam gerekecek, herkesi de yazamayacağım muhtemelen umarım yazamadıklarım bana gönül koymaz. Ya da olayı şu şekilde hallederim diye düşündüm, teşekkür kısmı yazmayarak. Tabi tezim henüz bitmediği için bunlar çok erken kararlar. Yazın işlerin büyük kısmını halledip döneme tertemiz taze bir başlangıç yaparım diye umuyorum. Umarım bu yaz o yaz olur. Çünkü 2 yazdır aynı şeyi düşünüyorum. Özüme dönüp sorumluluklarımı sahiplenip kendimi makul sınırlarda çalışmaya zorlayarak bunun da üstesinden gelirim diye umuyorum. Yazıyı da burada sonlandırıyorum.

    Hayatınızda sizi destekleyen insanların varlığını hissettiğiniz, bu yaz sıcaklarında serinleyebildiğiniz bir boşluk bulduğunuz, çiçek gibi günler diliyorum. Hoşça kalın.

Yorumlar

  1. ileride çok güzel işler yapacaksın ve ben o gün gururla bakın işte bu kız benim arkadaşım diyeceğim bundan eminim çünkü şu ana kadar yaptığın birçok güzellikle gurur duyuyorum 💗💗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hüğğ, sen beni ağlatmak mı istiyorsun hanımefendi, ben de o işleri yaparken nasıl benim en büyük destekçilerimden biri olduğunu anlatacağım 💕

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Yine yolda