Kayıtlar

Şubat, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Müthişli dünya düzeni belki 2

   Bu vakitler, esasında hayatımın genelini kapsayan lakin günlük meşgalelerle unuttuğum    birtakım şeylerde yoğunlaşıyor düşüncelerim. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi dünya düzeni ile alakalı bazı şeyler var kafamı kurcalayan.     Mesela en başta, kulun kula kulluğunu anlamlandıramıyorum. Herkese verilen hak ve özgürlükler aynı olmasına rağmen, din, dil, ırk veya başka başka şeylerle bunun sınırlandırılmaya çalışılmasını havsalam almıyor. Herhangi birinin yine herhangi birinden kendini üstün veya alçak görmesi, statü farkı dolayısıyla arada sanki eşitsizlik olması gerektiğini addetmesi nasıl bir olay kavrayamıyorum. En küçüğünden en büyüğüne hemen bütün kurum kuruluş ve topluluklarda bu böyle. Ha bir de işin en büyük yani komple dünya kısmı var. Hani şu dünyayı birkaç kişinin elinde tuttuğu ve çevirdiği, onların (tabir-i caizse) müsaadesi ile bir şeylerin gerçekleştiği olgusu var. Gizli örgütler, derin devletler, organize işler, istihbarat ve...

Müthişli dünya düzeni 1

   Dünya üzerinde çok fazla şey yaşanıyor, tam şu an, şu sırada. Hepsi birbirinden farklı belki, belki de benzer şeyler ortalama. Yine de burda yaşananı beriki bilmiyor, orda yaşananı öteki, uzaklarda yaşananı ben. Kaldı ki bazen gözümün önünde yaşananları bile görmüyorum. Çünkü her şey olanca hızıyla yaşanıyor ve bitiyor. Bazen yetişemiyorum bazen gitmek istemiyorum peşinden. N'olursa olsun bazı döngülere girmek zorunda kalıyorum ama. Nedendir bilmem sanki bazı şeyleri yaşamayınca eksik kalacakmışız gibi bir algı oluşturulmuş. Oysa herkes her şeyi yaşamak zorunda mı gerçekten? Ki zaten yaşasa bile, hayatında aynı etki mi oluyor herkesin. Önceki yazıda söylemiştim, herkes aynı hissetmez, hissedemez zaten. Öyle olsa robotlardan ne farkımız kalırdı ki? Ya hu biz insanız, yaradılışlarımız, mizaçlarımız, fıtratlarımız neyse artık, hepsi farklı. Kendinize çok benzeyen bi insanın bile ya bi huyu tutmuyor, ya başka bi mesele. İkizler bile -aynı ortamdan gelip birlikte büyüyen, her an...

Huzur ektedir

   Aslında huzursuzluğumuzu yazarın ana karakteri gibi belli bir iç huzura kavuşturmak için mi bu kadar huzursuzuz, yoksa; zaten şairin bahsettiği türde sevgili bir huzursuzluğumuz var da onun bu denli huzursuz oluşundan mı bu derece huzurluyuz? Huzurlu ya da huzursuz işte bütün mesele mi bu? Yoksa aslında ne huzurlu ne huzursuz ortada bir yer mi bulmak tüm mesele? Zira belki de huzur diye arandığımız o hissiyat içimizi doldurabilecek kadar kuvvetli değildir de, sadece adından çok bahsedildiği içindir kendisine bu kadar mazhar olmaya çalışmaklarımız. Hem huzura kavuşanlarla kavuşmayanları bir bulup yan yana getirelim bakalım; kim memnun, kim şikayetçi.     İnsan, hakkında fikri olmadığı şeyler için öyle uluorta afilli sözler sarf etmeye çalışmamalıdır. Herkes ne yaşadı ise onu anlatmalı, yaşamadıklarını işin içine hiç katmamalıdır. Üstelik herkes her an için aynı hisleri duyacak değil ya. Kiminin daha yoğun hisleri olurken kiminin sönmüş, kendine yetemeyecek hi...

Yol çok güzel, çıksak mı?

   Otobüslerin sevdiğim nadir yanlarından en güzeli; boylu boyunca uzanan büyük camları. Hem gittiğin yolu hem de gökyüzünü seyredalabileceğin büyüklükte. Bence bu harika bir şey. Zaten yolculuk benim için daima ufuk açıcı bi olay olmuştur. Böyle yeni yerler, keşifler bana ilham kaynağı olur hep. İnsan her zaman düşünür, hemen hemen birçok şey hakkında düşünür. Yoldayken farklı bir halet-i ruhiye oluyor ama. Böyle tarifsiz bi huzur. Mesela rüzgar gülleri gördüğümde -zaten pek severim kendilerini- kendimi bi anda nasıl yapıldıklarını araştırırken buldum. Sonra bölümünü buldum. Şayet sayısalım iyi olsaydı okumayı düşünüyordum, şartlar elvermedi. Şartlar bazen el vermez. Yine de her zaman üzülmemek lazım, bu bazen iyi başka şeylere götürebilir bizi. Çünkü halihazırda okuduğum bi bölüm var. Bi de hedeflediğim başka bi bölüm daha var. E oku oku nereye kadar sonuçta, bazı şeyleri sonlandırmak lazım. Yani şöyle, akademik hedefleri yüksek lisanstan öteye geçmeyen biri için fazla abart...