Huzur ektedir
Aslında huzursuzluğumuzu yazarın ana karakteri gibi belli bir iç huzura kavuşturmak için mi bu kadar huzursuzuz, yoksa; zaten şairin bahsettiği türde sevgili bir huzursuzluğumuz var da onun bu denli huzursuz oluşundan mı bu derece huzurluyuz? Huzurlu ya da huzursuz işte bütün mesele mi bu? Yoksa aslında ne huzurlu ne huzursuz ortada bir yer mi bulmak tüm mesele? Zira belki de huzur diye arandığımız o hissiyat içimizi doldurabilecek kadar kuvvetli değildir de, sadece adından çok bahsedildiği içindir kendisine bu kadar mazhar olmaya çalışmaklarımız. Hem huzura kavuşanlarla kavuşmayanları bir bulup yan yana getirelim bakalım; kim memnun, kim şikayetçi.
İnsan, hakkında fikri olmadığı şeyler için öyle uluorta afilli sözler sarf etmeye çalışmamalıdır. Herkes ne yaşadı ise onu anlatmalı, yaşamadıklarını işin içine hiç katmamalıdır. Üstelik herkes her an için aynı hisleri duyacak değil ya. Kiminin daha yoğun hisleri olurken kiminin sönmüş, kendine yetemeyecek hisleri vardır. Kimi bir şey hissetti mi kelimelerle tarif edemez, kimi kelimeleri kullanmaya tenezzül edecek şeyler hissetmez. Bakınız insanlar böyle farklı farklıdır. Bu bizim için berekettir, zira her şey zıttıyla kaimdir. Hisler olmasaydı hissizlik, hissizlik olmasaydı hisler olamazdı. Her varın bir yoğu, her yoğun bir varı vardır. Tek var olan, daim var olacak olan, kelamca özetlersek; ezeli ve ebedi yalnız Allah'tır.
Esasında böyle bir yazı yazma fikri yoktu aklımda. Fakat Tanpınar'ın bir türlü düzgünce okuyup sonuna gelemediğim "Huzur"u beni epeydir huzurla ilgili düşünmeye sevk ediyor. Ve Bülent Parlak'ın "Sevgili Huzursuzluğum" kitabı da böylece işin içine giriyor. Huzurla huzursuzluk arasındaki bu kıvranışlarımı ilk cümle ile tarif etmeye çalışmak isterken bir bakmışım böyle bir yazı çıkmış ortaya. Sondaki kelamcı bakış açısı pek sevdiğim kelam hocamızla bugün işlediğimiz konu vesilesiyle ortaya çıktı.
Huzurun hayatımdaki yeri hakkında birkaç cümle: Bazı insanlar, mekanlar, kitaplar, müzikler ve birçok şey beni aşırı huzurlu olmaya itiyor. Yine yukarıda saydıklarımdan bazıları da huzursuz ediyor. İkisinin dengede olması ve hatta belki huzurlu olmak kısmının bi tık daha fazla olması beni sevindiriyor. Yine de yaşasın huzurlu huzursuzluk.
Hepinize huzurunuzu bulduğunuz, huzursuzluğunuzu sahiplendiğiniz zamanlar diliyorum.
İnsan, hakkında fikri olmadığı şeyler için öyle uluorta afilli sözler sarf etmeye çalışmamalıdır. Herkes ne yaşadı ise onu anlatmalı, yaşamadıklarını işin içine hiç katmamalıdır. Üstelik herkes her an için aynı hisleri duyacak değil ya. Kiminin daha yoğun hisleri olurken kiminin sönmüş, kendine yetemeyecek hisleri vardır. Kimi bir şey hissetti mi kelimelerle tarif edemez, kimi kelimeleri kullanmaya tenezzül edecek şeyler hissetmez. Bakınız insanlar böyle farklı farklıdır. Bu bizim için berekettir, zira her şey zıttıyla kaimdir. Hisler olmasaydı hissizlik, hissizlik olmasaydı hisler olamazdı. Her varın bir yoğu, her yoğun bir varı vardır. Tek var olan, daim var olacak olan, kelamca özetlersek; ezeli ve ebedi yalnız Allah'tır.
Esasında böyle bir yazı yazma fikri yoktu aklımda. Fakat Tanpınar'ın bir türlü düzgünce okuyup sonuna gelemediğim "Huzur"u beni epeydir huzurla ilgili düşünmeye sevk ediyor. Ve Bülent Parlak'ın "Sevgili Huzursuzluğum" kitabı da böylece işin içine giriyor. Huzurla huzursuzluk arasındaki bu kıvranışlarımı ilk cümle ile tarif etmeye çalışmak isterken bir bakmışım böyle bir yazı çıkmış ortaya. Sondaki kelamcı bakış açısı pek sevdiğim kelam hocamızla bugün işlediğimiz konu vesilesiyle ortaya çıktı.
Huzurun hayatımdaki yeri hakkında birkaç cümle: Bazı insanlar, mekanlar, kitaplar, müzikler ve birçok şey beni aşırı huzurlu olmaya itiyor. Yine yukarıda saydıklarımdan bazıları da huzursuz ediyor. İkisinin dengede olması ve hatta belki huzurlu olmak kısmının bi tık daha fazla olması beni sevindiriyor. Yine de yaşasın huzurlu huzursuzluk.
Hepinize huzurunuzu bulduğunuz, huzursuzluğunuzu sahiplendiğiniz zamanlar diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder