Kestirilemeyen

   Bir küçücük adımla ayağa kalkıp kendini bu düşüncelerden sıyırabilirdi. Yapmadı. 
   Aklında, hep sevdikleri, yüreğinde ince bir sızı ile öylece kaldı oturduğu yerde. 
   Zamandı bu, çabuk geçiyordu. Ardından "dur biraz, bu ânı biraz daha fazla yaşayamaz mıyım" diye bile sorulamıyordu. Hem zaten böyle bir imkan tanınsa insan bazı anlardan hiç çıkmak istemez bazılarına da asla girmek istemezdi. Her anın ayrı bir güzelliği gerçekten var mı bilemem. Fakat bazı anların her şeyden daha güzel olduğuna kefil olabilirim. 
   Şimdi düşündüğü tam olarak buna benzer bir andı. Bir zamandı demek daha uygun olur. Zira uzundu, fakat bir an gibi yaşanıp bitmişti adeta. Hep deriz ya, geçip gitti, günler su gibi akıp gidiyor, zaman hızlı geçiyor, gençlik çabuk bitiyor, dünyaya gelen büyüyor. Çok fazla şey diyoruz bununla ilgili. Bir gerçeği birden fazla cümleyle ifade edebiliyor oluşun güzelliğine sanırım edebiyat deniyor. Belki de denmiyordur ben uydurmuşumdur. 
   Hatırındaki zamanların üstünden bu kadar zaman geçmiş olması, buna rağmen o insanlarla hala aynı minvalde -hatta daha fazla- yakınlık kurmuş olması ilginç geliyordu ona. Zaten dünya üzerinde ilginç olmayan pek fazla bir şey de yoktu. Tam şu an aldığın nefesin alınabilmesi için gerçekleşen bir sürü faaliyet de buna net bir delil. 
   Güzel zamanlar geçirmişti, elbette kötü zamanlar da. Yine de insanın güzel olanları daha çok anımsadığını düşünürdü. Kötü olanlar daha çabuk siliniyorlar sanki. Ona öyle gelirdi en azından. Mesela güzel kötünün karşılığı değildi Türkçede. Gelin görün ki 'iyi zamanlar' demek 'güzel zamanlar' tamlamasının yanında sönük kalıyordu. Ya da "çirkin zamanlar" demek hoş görünmüyordu, "kötü zamanlar" demek kadar. Tüm bunlarla ne alakası var tüm bu düşündüklerinin. Belki de bir şey düşünmüyor, onunla birlikte alakasız bir sürü şey daha düşünüyordu. 
   İnsan düşünüyor. Bazen geçmişi, bazen geleceği, nadiren şimdiyi. Nedense yaşarken o anı düşünmek hastalıklı bir his muamelesi görüyor. Oysa ki insan yaşadığı anda şimdiyi düşünmeyince, o an hafızasına güzel bir an olarak kaydedilmiyor. Çünkü şimdiyi düşünmemek beraberinde; hatalar, yanlış verilen kararlar, pişmanlıklar ve buna benzer telafisi nerdeyse mümkün olmayan şeyler getiriyor. Bu durumda sağlıklı olan yaşarken düşünüp sonrasında muhasebesini yapmak gibi görünüyor. Bunu yapmak da kolay değil. Fakat yapabilmek oldukça huzur verici.
   Sevdiği dostlarıyla gülüp eğleniyor, yeri geldiğinde öğreniyor, yeri geldiğinde ağlıyor ve daha birçok şey yapıyorlardı. Birlikte olmanın verdiği mutluluğa eklenince tüm bunlar, hayat sanki daha yaşanılabilir oluyordu. Çok şükür dostları vardı ve bu halleri yaşamışlardı. 
   İnsan her zaman aynı şeyleri yaşayamıyor. Yaşasa sıkıcı da olurdu muhtemelen bir müddet sonra. Bol kahkahayla güldüğü bir an bile olsa sürekli o anı yaşamak onu boğar ve artık ondan bile nefret edebilir. O anı bırakıp ağladığı anlara dönmek isteyebilir. Çünkü insan öyle güzel yaratılmış ki, hisleri, fikirleri öyle muntazaman işliyor ki tek bir şeyle yetinmesi mümkün olmayabiliyor. 
   Özlemlere alışmıştı. Ne zaman bir yere alışsa, artık her şey yoluna girse gitmek zorunda kalmıştı. Hayat bir yolculuk değil miydi zaten? Geldik ve gidiyoruz. Bu süreçte tek bir yerde olmak da mutlu etmezdi ki onu. Sadece mızmızlık yapıyordu o kadar. İnsanın alıştıklarını terk etmesi kolay bir mevzu değildir bakılınca. Yeni şeye alışmak istemese de alışıyordu ve sonra o da alışkanlığı oluyordu zaten. Böyle böyle sürüp giden bir ömür. 
   Hayatının belli başlı dönemlerinde ve hatta hemen her vaktinde şu mısrayı mırıldanır:
"bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar/biz bunun için mi geldik." 
   Sorgulayarak yaşamayı bir düzen haline getirmişti hayatında. Bu yüzden mantıklı açıklaması olmayan şeylerden pek hoşlanmazdı. Mecbur kaldığındaysa iyiden iyiye bozulurdu kafası. Bundan dolayı biraz asi kabul edilirdi. Yine de oldukça uyumlu olduğu da inkar edilemezdi. Aynı anda birden fazla olguyu içinde barındıran biriydi. 
   Tüm bunların o kadar bir önemi yok ki. Yalnızca geçmişi düşünüyor insan bazen. Geleceği kurguluyor zaman zaman. Anı yaşamakla hayatına güzellik katıyor. Tüm bunlar metnin ana fikrini oluşturmaya çalışırken birdenbire dökülüveren cümleler. Bambaşka bir kurgu yaparken kafanızda parmaklarınızdan farklı farklı akan kelimeler. İşte aslında hepsi birbiriyle iç içe ve ayrılamaz şekilde bağlı. Oysa ne alakası var elbette apayrı. Bunu da yine okuyan zihin belirleyecek. Ve dünyada birkaç şey hariç her şey böyle sürüp gidecek. Tek bir noktaya ulaşmayacak çizgiler. Allah'a giden yol istisna. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıl sonra yeniden

Ben ne yaşıyorum allasen

Yine yolda