Beklentilerin karşı konulamaz enerjisi
İnsan yazısını yazarak geliştirebilirmiş, bir sporda ne kadar antrenman ne kadar idman yapılırsa o kadar ilerlenirmiş, bir hobi üzerinde ne kadar yoğunlaşılırsa o denli güzelleşirmiş, bir işte ne kadar çok çalışıp çaba harcanılırsa o kadar profesyonelleşilirmiş. Velhasıl bir şeylerin 'iyi' hatta 'daha iyi' belki de 'en iyi' olabilmesi için hep azim ve sabır gerekliymiş. Peki ya sevgi? Sevgi de geliştirilebilir mi sizce? Bunu düşüneduralım, şayet kanaat getirirsem bir kararda, başka bir yazıda ondan bahsederim. Fakat bugün yazımız başka bir konuyla alakalı. Esasında az çok -önceki yazılardan anlaşılacağı üzere- belirli bir konu üzerinden ilerlemek pek mümkün olmuyor benim açımdan. Çünkü fikirler kafamda uçuşuyor sürekli, Harry Potter'daki Neville'in büyü kazanı gibi. Malzemeleri koyuyorum sanıyorum ama asla doğru büyü ortaya çıkmıyor. Oysa ben bitki bilimde de iyi değilim. Her neyse.
Beklentiler sadece üzer diyor şarkıda. Ki pek severim Athena'yı. Bana kalırsa üzen beklentiler değil, yanlış kişilerden yanlış şeyler beklemek. Çünkü insan bekler. Genel yapımız bu. Genel olarak bekliyoruz. Mühim olan doğru istasyonda, doğru aracı, doğru kişilerle beklemek. Bu çok spesifik bir olay gibi görünüyor olabilir, korkmayın özünde hiç öyle değil. Sadece bazen istasyonları karıştırdığımız, hangi güzergahı seçeceğimizi bilmediğimiz zamanlar oluyor o kadar. Olur öyle. Aldırmayın. O halde nasıl bulacağız doğruyu? İşte onun cevabı hep sol kaburganızın içindeki kan pompalayan organda saklı. Bir de ona eşlik eden kafatası içindeki ceviz şekilli organda. Bu ikisi kilit nokta. Oralar tamamsa, siz de tamamsınız demektir. Korkmayın, bekleyin, beklenti oluşturun, beklentileri karşılayın. Ha aman sakın her konuda beklentiyi yüksek tutmayın. Arayı bulun dengeleyin. İnsanoğlu vur deyince öldürür bazen, abartmayalım.
Çok sevdiğim bir dostum bir keresinde, "birileri benden bir şeyler beklesin istiyorum" gibi bir konu üzerine konuşmuştu. Hayatımda duyduğum en ilginç beklentilerden biriydi. İnsan genelde; sevilmek, saygı görmek, ilgi alaka ve buna benzer şeyler bekler. Oysa bu hepsinden farklı ve bir o kadar anlamsız gelmişti bana o zaman. Anlamamışım ki insanın beklenti talep edeni olmayınca hayattan da pek bir beklentisi olmuyor. Bunu şöyle algılamayın: başkaları için yaşamalıyız, başkaları beklemeden hiçbir şey yapmamalıyız, kendimizi asla düşünmemeliyiz. Bu böyle bir şey değil. Mesela, bir doktor, hasta olmazsa doktorluğunun bir ehemmiyeti kalır mı, ya da bir öğretmenin öğrencileri olmasa, ya da bir el işçisinin sanatlarını beğenen, gerektiğinde satın alan müşterileri olmasa, en bilemediniz bir yazarın okuyucuları olmasa bir anlamı kalır mı tüm bunların. Dünya üzerinde her şey bir sebep-sonuç, amaç-sonuç ilişkisi üzerine bina edilmiştir. Sebebi olmayan hiçbir şey ve amacı olmayan hiçbir şey yoktur. İnsan beğenilmek ister, kimseye açamadığı yeteneklerini dahi biri keşfetsin de ortaya koyayım diye bekler yeri geldiğinde. Bu da fıtrattan gelen bir duygu. Beklenti oluşturmak ve beklenti talep etmek. Mühim olan başta bahsettiğimiz doğru beklentiyi saptamak. Kimse kolay olduğunu söylemedi. Fakat hemen her güzel işin ardında büyük emekler ve mücadeleler yatmaktadır. Bunu göz ardı etmemek gerek.
Yazdıklarım çok farklı yerlere çekilip eleştirilebilecek cinsten sözler. Fakat içinden mantıklıca istenilen alındığında oldukça işe yarar gibi geliyor. Belki sadece öyle geliyordur belki de öyledir. Bunu her okuyan kendi belirler. Hem zaten, ne aynı anda hem iyi hem kötü değil ki. Bir miktar yarım kalmışlıklarla dolu bir yazı gibi oldu. En olmadı başka bir yazıda eksiklerini tamamlamaya gayret ederiz. Hep nasip kısmet.
Beklentilerin sizi üzmediği, insanların beklentilerine cevap veremediğiniz için kendinizi üzmediğiniz zamanlar diliyorum. Zira her rüzgarda yıkılmaz dayanıklı gövdeler.
Beklentiler sadece üzer diyor şarkıda. Ki pek severim Athena'yı. Bana kalırsa üzen beklentiler değil, yanlış kişilerden yanlış şeyler beklemek. Çünkü insan bekler. Genel yapımız bu. Genel olarak bekliyoruz. Mühim olan doğru istasyonda, doğru aracı, doğru kişilerle beklemek. Bu çok spesifik bir olay gibi görünüyor olabilir, korkmayın özünde hiç öyle değil. Sadece bazen istasyonları karıştırdığımız, hangi güzergahı seçeceğimizi bilmediğimiz zamanlar oluyor o kadar. Olur öyle. Aldırmayın. O halde nasıl bulacağız doğruyu? İşte onun cevabı hep sol kaburganızın içindeki kan pompalayan organda saklı. Bir de ona eşlik eden kafatası içindeki ceviz şekilli organda. Bu ikisi kilit nokta. Oralar tamamsa, siz de tamamsınız demektir. Korkmayın, bekleyin, beklenti oluşturun, beklentileri karşılayın. Ha aman sakın her konuda beklentiyi yüksek tutmayın. Arayı bulun dengeleyin. İnsanoğlu vur deyince öldürür bazen, abartmayalım.
Çok sevdiğim bir dostum bir keresinde, "birileri benden bir şeyler beklesin istiyorum" gibi bir konu üzerine konuşmuştu. Hayatımda duyduğum en ilginç beklentilerden biriydi. İnsan genelde; sevilmek, saygı görmek, ilgi alaka ve buna benzer şeyler bekler. Oysa bu hepsinden farklı ve bir o kadar anlamsız gelmişti bana o zaman. Anlamamışım ki insanın beklenti talep edeni olmayınca hayattan da pek bir beklentisi olmuyor. Bunu şöyle algılamayın: başkaları için yaşamalıyız, başkaları beklemeden hiçbir şey yapmamalıyız, kendimizi asla düşünmemeliyiz. Bu böyle bir şey değil. Mesela, bir doktor, hasta olmazsa doktorluğunun bir ehemmiyeti kalır mı, ya da bir öğretmenin öğrencileri olmasa, ya da bir el işçisinin sanatlarını beğenen, gerektiğinde satın alan müşterileri olmasa, en bilemediniz bir yazarın okuyucuları olmasa bir anlamı kalır mı tüm bunların. Dünya üzerinde her şey bir sebep-sonuç, amaç-sonuç ilişkisi üzerine bina edilmiştir. Sebebi olmayan hiçbir şey ve amacı olmayan hiçbir şey yoktur. İnsan beğenilmek ister, kimseye açamadığı yeteneklerini dahi biri keşfetsin de ortaya koyayım diye bekler yeri geldiğinde. Bu da fıtrattan gelen bir duygu. Beklenti oluşturmak ve beklenti talep etmek. Mühim olan başta bahsettiğimiz doğru beklentiyi saptamak. Kimse kolay olduğunu söylemedi. Fakat hemen her güzel işin ardında büyük emekler ve mücadeleler yatmaktadır. Bunu göz ardı etmemek gerek.
Yazdıklarım çok farklı yerlere çekilip eleştirilebilecek cinsten sözler. Fakat içinden mantıklıca istenilen alındığında oldukça işe yarar gibi geliyor. Belki sadece öyle geliyordur belki de öyledir. Bunu her okuyan kendi belirler. Hem zaten, ne aynı anda hem iyi hem kötü değil ki. Bir miktar yarım kalmışlıklarla dolu bir yazı gibi oldu. En olmadı başka bir yazıda eksiklerini tamamlamaya gayret ederiz. Hep nasip kısmet.
Beklentilerin sizi üzmediği, insanların beklentilerine cevap veremediğiniz için kendinizi üzmediğiniz zamanlar diliyorum. Zira her rüzgarda yıkılmaz dayanıklı gövdeler.
Yorumlar
Yorum Gönder